Güney Kıbrıs'ta sağ güçleniyor...

30 Mayıs 2021 günü Kıbrıs Cumhuriyeti'nde parlamento seçimleri yapıldı. Başkanlık sistemiyle yönetilen Kıbrıs Cumhuriyeti parlamentosu 80 vekilden oluşuyor. Bunların 56’sı Rum toplumuna, 24’ü de Türk toplumuna ait.

1964 yılında devlet içinde devlet yaratarak, uluslararası hukuk dışı bir rejim altında örgütlenen Kıbrıslı Türkler, 1974 yılına kadar kendi seçimlerini Kıbrıs Cumhuriyeti şemsiyesi altında yapmaya devam etti.

1974 yılında yaşanan olaylar sonucunda ada NATO planları çerçevesinde, Anglo-Amerikan emperyalizmi, Yunanistan ve Türkiye'nin işbirliğiyle ikiye bölündü. Adanın kuzeyi Türkiye'nin sömürgesi, güneyi de Yunanistan ve Avrupa Birliği'nin yarı sömürgesi haline getirildi. Cumhuriyet yönetiminin dışında bırakılan Kıbrıs Türk toplumu 1974 yılından bu yana seçimlere katılamıyor. Bunun yerine adanın kuzeyinde, uluslararası hukuka aykırı olarak oluşturulan uydu devletin parlamentosu için yapılan seçimlerle avutuluyor!

İkamet adresi olarak Güney Kıbrıs’ı bildiren ve seçmen listesine kayıtlı 712 Kıbrıslı Türk’ün de bu seçimde çeşitli sandıklarda oy kullanma hakkı bulunuyordu. Bunlardan kaçının oyunu kullandığı henüz açıklanmadı!

1960 cumhuriyetinin garantör ülkeleri Britanya, Türkiye ve Yunanistan; Kıbrıs'ta barışı, demokrasiyi ve özgürlükleri yok etmek için, kuzeyde uluslararası hukuk dışında, giderek her türlü yolsuzluğa yataklık eden bir mafya rejimi, güneyde de bundan pek farkı olmayan bir burjuva suç örgütüne dönüşen iki ayrı devlet yarattı.

Kıbrıs halkı bunların birini “sahte devlet”, diğerini de “hırsız devlet” olarak tanımlıyor!

Bana sorarsanız bütün burjuva devletler özünde organize suç örgütleridir. Tümü de halkın temsiliyeti açısından hem sahte, hem de hırsızı, arsızı, yalakayı koruyup kollayan hırsız devletlerdir.

Güney Kıbrıs 30 Mayıs seçimlerine Kıbrıs sorununda iki devletli çözüm tartışmaları içinde girdi. Bu tartışmayı tetikleyen, ülkenin en büyük partisi konumundaki muhafazakar DİSİ partisinin bir önceki başkanı ve halen Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olan Nikos Anastasiadis’in işbirlikçi politikaları oldu.

Bu seçimler aynı zamanda 2013 yılında yaşanan büyük ekonomik bunalım ve buna bağlı olarak yaşanan yolsuzluklara ek olarak parayla vatandaşlık dağıtılan "altın" pasaportlarla ilgili büyük skandalın gölgesinde geçti. Bu skandala hem iktidar partisi hem de ana muhalefetin, sözde sol AKEL partisinin ileri gelenlerinin adı karıştı. Başrolde ise yine Anastasiades vardı!

İlk kez başkan olarak seçildiği 2013 yılında yaşanan ekonomik kriz sırasında halk kitlelerinin bankalardaki birikimlerini traşlayan, büyük skandallara adı karışan Anastasiadis, 2018 yılındaki başkanlık seçimlerinde ikinci kez seçilirken, geçen günkü seçimlerden de partisi yüzde üçlük bir oy kaybına rağmen birinci parti olarak çıkmayı başarmıştır (-2.9%).

AKEL de yüzde 3’lük oy kaybına rağmen ikinci büyük parti olma özelliğini korudu (-3.3%). Merhum başkan Papadopulos'un partisi ve şimdi de oğlu tarafından yönetilen DIKO, partiden ayrılan ve seçimlerde başarı elde eden Karoyan grubuna rağmen üçüncü parti olma özelliğini korudu ve oy kaybını diğer iki büyük parti gibi yüzde üçlerle sınırlamayı başardı (-3.2%)!

Güney Kıbrıs'ın en büyük üç partisinden kaçan oylar ne yazık ki daha da sağdaki parti ve örgütlere gitti. Sorunlarına çözüm üretemeyen burjuvazi, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi kıbrıs'ta da ülkeyi faşizme sürüklemektedir.

Güney Kıbrıs'ın 4. büyük partisi olan EDEK, oylarını +0.5% artırmasına rağmen, bir önceki seçime göre oylarını +3% oranında artıran faşist parti ELAM’ın gerisinde kalarak beşinci parti konumuna düştü.

Bu sonuçları doğru okumamız gerekmektedir... Bir sonraki yazımda seçim sonuçlarının işaret ettiği siyasi ve sosyal mesajları ele alacağım.

 

1 Haziran 2021, Avrupa gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar