Burjuvazinin iktidarı altında her geçen gün neden yoksullaşıyoruz?...

Günümüzde ulusların/ülkelerin haklarının burjuvazi tarafından korunması ve savunulması imkansızlaşmıştır. Ulusal haklar, "kapanın elinde kalıyor" prensibine teslim edilmiştir. En büyük emperyalistler tümünü, daha küçükleri kendilerinden küçüğünü, ve tümü de küçücükleri ezmekle meşguldürler... Küçükler kendi halklarının ulusal çıkarlarını kendilerinden büyüklere teslim etmekte, kendileri de kendilerinden küçüklerin haklarını çiğnemekte, ve tüm bu süreç en rezil, en barbarca yöntemlerle sürdürülmektedir.

Ulusal hakları burjuvazinin eline bırakmak abesle iştigal etmektir. Onların ulusal hakları savunmak diye bir dertleri kalmamıştır. Onların tek derdi işçi sınıfını baskı altında tutmak ve yeşil dolarları depolamaktır. Bu amaçlar için milli haklar satışa çıkarılmış, başka halkların milli çıkarları da aynı amaçlarla ayaklar altına alınmıştır. Ortaya çıkan tabloda, bir burjuva hakkı savunmak için iki, iki burjuva hakkı savunmak için dört burjuva hakkı çiğnemek gerekmekte, bu şekilde de ulusların çıkarına olan hiçbir sonuç elde edilememektedir. Kazanan emperyalist sistem, büyüklü küçüklü emperyalistler ve son tahlilde en büyük emperyalist güçler olmaktadır. Kaybedense uluslar ve proletarya olmaktadır.

Günümüzde burjuvazi artık ulusun bir parçası olmaktan çıkmış, ulusal hainler safına taşınmıştır. Bu genel tespitin istisnaları olacaktır, fakat onlar istisna olarak kalacaktır ve istisnalar üzerinden de siyaset inşa edilemez.

Ulusların haklarını savunmak, işçilerin, köylülerin, tüm emekçilerin ve yurt sever entelektüellerin devrimci kesimlerinin yüklenmek zorunda olduğu ve ancak onların çözebileceği bir görevdir.

Bizim vardığımız sonuç budur.

Partimizin Anti-Emperyalist Cephe Hükümeti Programı da bu sonuçtan hareket etmektedir.

Gerek Sovyet ana vatanımıza ihanet eden yozlaşmış ve bugünlerde burjuvalaşmış hainler, gerekse onların ağa babaları yabancı emperyalistler, milli sorunun çözüldüğü Sovyetler Birliği'nde, 40 yıllık hazırlık sonrası zaferlerini milli düşmanlıkları körükleyerek güçlendirmek ve korumak yöntemini devreye soktular. Sosyalist milletleri burjuva milletlere dönüştürmek için her şey mübah görüldü. Sovyetler Birliği, milli düşmanlıkların en kötü şekillere büründüğü bir milletler topluluğuna dönüştürüldü. Burada Sovyetler Birliği'nin federal bir devlet olması olgusu, bu devletlerin ayrılma haklarının mevcudiyeti, hem Sovyetler Birliği'ni bölmek ve zayıflatmak, hem de Sovyet ana yurdumuzun değerlerini ve mallarını yabancı emperyalistlerle birlikte yağmalamak için bu hainler tarafindan sosyalist milletler arasında 40 yıldır yavaş yavaş ve alttan alta körüklenen düşmanlıkları patlatmakta kullanıldı. Bugun Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan tam da budur...

Ulusal hakların burjuva çerçevede savunulması, işte Sovyetler Birliği'nde en açık ve bariz şekliyle gerici karakterini, proletaryaya düşmanlık karakterini sergilemiştir. Uluslararası ilişkilerin burjuva çerçevede ele alınmasını teşvik etme, yani uluslararası rekabet, düşmanlık ve savaşları teşvik etme siyaseti açıkça gerici bir siyasettir. Uluslararası ilişkilerin iş birliği, dostluk ve dayanışmayı teşvik siyaseti çerçevesinde ele alınması zorunluluk haline gelmiştir. Ya ulusal ilişkiler bu çerçevede yeniden düzenlenir, ya da uluslararası ilişkiler barbarlığa dönüşür. Başka seçenekler, orta yollar arayanlar son tahlilde barbarlığın cephesine güç katar duruma düşmekten kurtulamayacaktır.

Dünyanın tüm işçileri, siyasetlerini, ulusal siyasetlerini de, içinde bulunulan kriz olgusunu dikkate alarak, uluslararası proletaryanın çıkarları doğrultusunda ve emperyalizmi geriletip yıkmaya yönelik olarak şekillendirmelidir.


Ya o, ya bu! Kriz dönemleri bunu empoze eder.

Aksi takdirde sadece altta kalanın değil, arada kalanın da canı çıkacaktır.

 

2 Nisan 2022, Avrupa gazetesi





Yorumlar

Popüler Yayınlar