Kraliçenin ölümü...

O sadece sembolik bir figürdü... Çürümüş İngiliz aristokrasisinin temsilcisiydi! 17. yüzyılda, İngiliz kralı 1. Charles, Cromwell tarafından tahttan indirildikten sonra kralın yetkileri parlamentoya devredilmiş, ama proletaryadan korkan İngiliz burjuvazisi, aristokrasi ile ittifak içine girerek, monarşiye son verememişti... Böylece İngiliz aristokrasisi, yüzyıllar boyu İngiltere ve dünya halklarının kanını emmeye devam etmiştir!

Kraliçe Elizabeth, küçük adamızın üç farklı ülkeye bölünmesinin bir numaralı sorumlusu olan çürümüş İngiliz emperyalizminin bir parçası, İngiliz işçi sınıfı ve emekçi halkın kanını emen bir parazitti!

Dolayısıyla onun ölümüne üzülüp yaş tutmak için hiçbir nedenimiz yok...

Elbette Kıbrıslı iş birlikçiler ve vatan hainleri olmasa, İngiliz-Amerikan emperyalizmi planlarını ülkemizde uygulamayı başaramazdı...

Kraliçe Elizabeth’in ölümüyle, bu halk düşmanının ülkemizde de hatırı sayılır miktarda hayranı olduğu ortaya çıktı... Hatta bazıları "Kraliçe bizi bunun içinde adam etti" derken, bazıları da bugünkü işgal düzeni yerine İngiliz'in sömürgesi olarak kalmayı tercih ettiklerini açıkça beyan ediyorlar...

Böylelerine tavsiyem şudur: Lütfen düşüncelerinizi gözden geçirin ve İngiltere'nin adamızı ve insanlarını bölmekteki rolünü görün... Stratejik ve ekonomik çıkarlarını ve neden hala sözde "egemen üs bölgelerini" tuttuklarını anlamaya çalışın... Ülkemizde bugünkü de facto durumu yaratanın Anglo-Amerikan emperyalizmi olduğunu görün!

"Egemen" İngiliz üslerinin ve tüm yabancı orduların, işgal kuvvetlerinin bir an önce adamızdan gitmesi için, İngiliz'e hayranlık duymaya değil, anti-emperyalist güç birliğimizi bir an önce oluşturmaya odaklanmalıyız!

*

ANDREAS SOUZZI DERHAL SERBEST BIRAKILMALIDIR

Andreas Souzzi adlı Rumun, oyuncak mağazalarında serbestçe satılan walkie talkie türü telsiz bulundurmaktan tutuklanması ve hakkında dava açılması, aslında majesteleri kraliçenin ülkesinin başımıza getirdiği belalalardan kaynaklanmaktadır!

Andreas Souzzi’nin casusluk yaptığı iddialarına ben şahsen inanmadım...

Kuzey Kıbrıs makamlarının bu konudaki sicili hiç de temiz değildir; güvenilir hiç değildir!

Geçmişte Şener Levent ve arkadaşlarını casusluk iddiasıyla ve yalan tanıklıklarla tutukladılar. Çakurmas’ı da sırf esrar tüccarı bir Türkü güneydeki hapishaneden çıkarabilmek için tutukladılar! Şimdi de Andreas’ın benzer bir komploya kurban edildiğine inanıyorum...

Güney Kıbrıs'ı yöneten Rum liderliğinin de bu konulardaki sicili temiz değil... Onlar da daha geçenlerde, sırf esrar tüccarı bir Rumu kuzeydeki hapishaneden kurtarmak için, bir Kıbrıslı Türkü suçsuz yere tutuklayıp aylarca hapislerde süründürdüler...

Bu durum bana, Andreas Souzzi’nin bir misilleme komplosuna kurban gittiğini düşündürüyor.

Emperyalistlerin uydulardan kıçımızdaki donun rengini ve markasını bile tespit ettiği bir dönemde, insanları casuslukla suçlamak inandırıcı olmaktan çıkmıştır... Uyduları yönetenler gerekli tüm istihbaratı işlerine geldiği gibi ya satarak ya da bedava tedarik ediyorlar. Andreas veya onun gibiler casusluk yapsa bile tedarik edebilecekleri istihbaratın esamesi mi okunur?... Lafı bile olmaz!

Andreas’ı derhal serbest bırakın... Andreas’ı tutuklamakla bir Kıbrıslı Türkün başını yakmayı garanti ediyorsunuz! 


13 Eylül 2022, Avrupa gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar