Darbe ve işgalin 49. yıldönümünde, çözüm her zamankinden daha uzak...

"Kıbrıs sorununun çözümü için, Türk tarafı kaç yıl daha Rum tarafının keyfini beklemelidir?" diyor bazı rejim çığırtkanları... Gerçek acaba öyle mi?... 


Rum tarafı:,


İki bölgeliliği kabul etti... 

Siyasal eşitliği kabul etti...


Dönüşümlü başkanlığı kabul etti...


Türkiye'den taşınan nüfusa federal Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı verilmesini kabul etti!


Devlet dairelerinde %33, mahkemelerde %50, güvenlik güçlerinde %40 oranlarını kabul etti. 


Tüm bunlara rağmen federal bir barışa yanaşmayan, Ankara ve onun uydusu durumundaki Türk toplumu liderliğidir... Bütün bunlara ek olarak, daha neler istiyorlar...: 

80 milyon Türkiye nüfusuna AB üyesi federal Kıbrıs içinde serbest dolaşım... Ada topraklarının %37’si (Omorfo ve Maraş dahil) ve başımıza bela olan garantörlüklerin kalması...

Bu tutum anlaşma istememektir... Bu tutum uzlaşmazlıktır... Sonra da utanmadan karşı tarafı uzlaşmazlıkla suçluyorlar! 

Ankara ve Kıbrıs Türk toplumu liderliğinin bu tutumu, Anglo-Amerikan emperyalizminin adanın bölünmüş kalması ve “çözümsüzlük çözümdür” stratejisiyle uyumlu bir tutumdur...


Rum toplumu liderliği de tamamen masum değil tabii!... 

Onlar da Kıbrıslı Türklerin tümünü TMT’nin askerleri olarak görme zihniyetinden vazgeçmediler... Kıbrıslı Türkleri de cumhuriyetin vatandaşları olarak görseler, onlara da işgal bölgelerinde mahsur kalmış Karpaz Rumları ve Maronitlerle aynı muameleyi yapsalar,  faşist terörle korkutularak Kıbrıs'ın güneyinden kuzeye göç ettirilen halka güneydeki topraklarına dönme çağrısı yapsalar, Anglo-Amerikan oyunu bozulacak... 

Ama bunu yapmıyorlar...

Tersine, Kıbrıslı Türklerin vatandaşlık haklarını inkar ederek, onları Ankara’nın kucağına itiyorlar...

 Kıbrıs Rum liderliğinin bu tutumu da Anglo –Amerikan emperyalizminin adanın bölünmüş kalması ve “çözümsüzlük çözümdür” stratejisiyle uyumlu bir tutumdur.


Her iki toplum liderliği de İngiliz askeri üslerinin kaldırılmasına karşıdır. Aslında her iki liderlik de adanın bölünmesinden yanadır ve bu konuda uzlaşmış haldedirler. İkisi de emperyalist güçlerin işbirlikçisidir...


Anglo-Amerikan emperyalizminin bir organına, hem de savaş organına dönüşen BM de sadece bir piyondur...

Kıbrıs sorunu BM çerçevesinde çözülemez... Çünkü Kıbrıs sorununu yaratan güçler BM güvenlik konseyi üyesidirler ve Kıbrıs'ın bölünmüş statüsünden çıkarları vardır...

Bu nedenle, BM çerçevesinde çözüm çağrıları da artık şaklabanlık yapmaktan öte bir değer taşımıyor!

Kıbrıs sorunu, emperyalizme karşı güç birliği içindeki Kıbrıs halkı tarafından, Türkiye ve Yunanistan halklarının da desteğiyle, hatta Britanya ve AB halklarının da destek ve katkısıyla çözülebilir!

Gelinen noktada, Türkiye ve Kıbrıs Türk toplumundaki işbirlikçilerin eşit egemen iki devlet temelinde çözüm çağrıları, bizi her zamankinden de fazla çözümden uzaklaştırmıştır...

İşgalin üzerinden 49 yıl geçmesine rağmen, işgal bölgesinin idarecileri, bu bölgede yaşayan halkı çözümsüzlüğe ve uluslararası hukuk dışında ve ambargolar altında yaşamaya mahkum etmenin yanında, yaşam koşullarını da sürekli olarak kötüleştirmektedir... 


49 senede ne elektrik sorunu çözüldu, ne su, ne karayollarının düzeni ve güvenliği, ne sağlık sorunları ve hastanelerdeki sıkıntılar, ne de eğitim sorunları...

Anavatan 49 yılda Kıbrıs Türk halkını umutsuzluğa, yasa dışılığa, karanlıklara ve karamsarlığa sürüklemiştir... Halkta bu durumların düzelebileceğine dair inanç da kalmamıştır... Çoğumuz artık bu ülkede yaşamak istemediğini açıkça haykırmaktadır... Çok ciddi bir göç dalgasıyla karşı karşıyayız... Özellikle gençlerimiz artık bu koşullar altında yaşamak istememektedir...

Ey Türkiye! Eserine bak ve övün... Makarios'un başaramadığını sen başarıyorsun!

 

18 Temmuz 2023, Avrupa gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar