İşçi aristokratları faşist partileri güçlendirir...

30 Mayıs 2021 tarihinde Güney Kıbrıs'ta gerçekleşen parlamento seçimlerinden sağın güçlenerek çıktığını yazmıştık. Kaba bir hesapla rahatlıkla şunu söyleyebiliriz: Güney Kıbrıs’ta sol oylar AKEL’in oylarıdır (%22.34)!

AKEL yönetiminin ne kadar sol olduğu da ayrıca sorgulanabilir. Bugünkü AKEL yönetimi 1926 yılında kurulan, 3. Enternasyonal (Komintern) üyesi Kıbrıs Komünist Partisi'nin Marksist-Leninist ilkelerinden ve siyasi çizgisinden çok uzaklaşmış, tamamen burjuva liberal siyasi çizgideki bir partidir. Parti yönetici kadrolarının Marksist-Leninist ideolojiyle en ufak bir alakası bile kalmamıştır. Buna rağmen tabanda sola ve sosyalizme sempati duyan kitleler vardır. Bu kitlelerin de büyük çoğunluğunun sola olan sempatisi Che Guevara hayranlığının ötesine gidememektedir!

Diğer partilerin oyları tartışmasız sağ oylardır.

Yaşanan bunca siyasi skandala, ekonomik alandaki sorunlara ve halkın gözleri önünde yer alan yolsuzluklara rağmen, sağın her seçimde daha da güçlenmesi hem ürkütücü hem de üzücüdür.

Kıbrısın güneyinde kuzeye göre refah seviyesi çok daha yüksektir. Rahatlıkla Batı Avrupa standartlarına yakın bir refah seviyesinin varlığından söz edebiliriz. 2013 yılında yaşanan büyük ekonomik kriz sırasında halkın bankalarda traşlanan birikimi ve kamu çalışanlarının maaşlarının düşürülmesine rağmen refah seviyesi yüksektir! Kuzey Kıbrıs'taki gibi her gün devalüasyon yaşanan bir ekonomi söz konusu değildir. İnsanların alım gücünün her gün geriye çekildiği bir ortam yoktur. Az gelişmiş ve yarı sömürge bir ekonomi olarak 2013 yılında bir defada topyekün olarak insanlar vergilendirilmiş (traşlama ve maaş kesintisi yoluyla), ama bu kuzeydeki gibi sürekli bir uygulama haline getirilmemiştir.

Nispi refah düzeyine rağmen her kapitalist ülkede olduğu gibi, pandemi koşullarının da tetiklediği derin ekonomik sorunlar halkın günlük yaşamını etkilemektedir. Bu sorunlara çözüm üretecek, halktan yana ekonomik politikalar geliştirecek devrimci bir parti ne yazık ki yoktur. AKEL ekonomik sorunlar karşısında, emperyalist kapitalizmin önerdiği liberal reçeteler dışına çıkamayarak, halkın sorunlarına çözüm üretemeyeceğini göstermiştir. Özellikle 2013 krizi sırasında bankaların batırılarak traşlanmaya gidilmesinin karşısında sesini çıkarmaması, bankaların devletleştirilmesi seçeneğini ortaya koymayışı, kitlelere önderlik ederek mücadele içinde ekonomik bunalımların yükünü burjuvaziye yıkmayı becerememesi, kitle desteğindeki erimenin başlıca nedenleri olarak değerlendirilmelidir. Ayrıca muhtelif AKEL ileri gelenlerinin adının da siyasi ve ekonomik alandaki birtakım yolsuzluklara karışması, bu yaşananların tuzu biberi olmuştur.

Buna karşılık, halkın sorunlarına sahip çıkar gibi görünen, yolsuzlukları eleştirip kınayan ve bunu yurtseverlik adına, yurdun ve halkın çıkarlarını koruma söylemleriye yapan ELAM, her seçimde daha da güçleniyor. Faşizm ile sosyal demokrasinin ikiz kardeşler olduğunu biliyoruz. Liberal ve sosyal demokrat söylemlerin yetmediği yerde faşizm burjuvazinin imdadına yetişir. Güney Kıbrıs’ta yaşanan da budur!

Bu seçim sonuçlarına ilişkin bir başka hususu daha dikkate almalıyız:

Güney Kıbrıs'ta nüfusun büyük çoğunluğu küçük burjuva niteliklidir. Ülkenin en fazla ezilen emekçi ve proleterlerini oluşturanların geniş bir kesimi yabancı işçilerden, göçmen işçilerden oluşmaktadır. Bunların önemli bir kısmı, kaçak işçi konumunda, sigortasız ve sendikasız çalıştırılmaktadır. Çalışma izinleri bulunsa bile vatandaş olmadıklarından oy kullanma hakları yoktur.

Kısacası işçi sınıfının önemli bir kesiminin oy kullanamadığı bir ortamdayız... İşçi sınıfı adına emperyalist talandan pay alan işçi aristokratlarının söz ve oy sahibi oldukları bir ortamdayız. İşçi sınıfı adına hareket edenlerin sınıfa ihanet içinde oldukları bir ortamda, yaşanan derin ekonomik ve siyasal sorunlar faşizmi besler, faşist partileri güçlendirir.

Bu nedenle Kıbrısın güneyinde sağın yükselişi anlaşılır bir olgudur!

 

5 Haziran 2021, Avrupa gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar