Ekonomik krizlerden, işsizlik ve yoksulluktan kurtulmadan özgür olunamaz...

Asgari ücret saptama komisyonu net asgari ücreti 8600 TL olarak saptadı. İşçi temsilcileri bu miktar açlık sınırının da altında olduğu için itiraz etti. Tüm sektörlere yüzde elli altı hayat pahalılığı artışı verilirken, toplumun en yoksul kesimi olan ve genelde özel sektörde sendikasız, örgütsüz durumda çalıştırılan asgari ücretlilere hayat pahalılığının da altında bir artış verildi. Böylelikle asgari ücretin alım gücü düştü. Asgari ücretlinin yaşam kalitesi daha da kötüleşti.

Buna karşın, sözde işçi temsilcilerinin tepkisi ise "farkı devlet ödesin" oldu!

Bunu talep etmek, sermayedarın daha fazlasını ödeyemeyeceği, öderse batacağını iddia etmekten başka şey değildir. Kısacası sözde işçi temsilcilerinin önerdiği formül, asgari ücretliye eksik ödenen hayat pahalılığı miktarının çalışanlardan toplanan vergilerden ödenmesidir.

Böyle işçi dostları olmaz olsun!

Bakanlar, milletvekilleri ve yüksek düzey devlet memurları asgari ücretin kat kat üzerinde maaş artışlarıyla korunurken, işçiler ve emekçiler üzerindeki sömürü daha da artmış oldu!

TC devletinin sömürge yönetimi olan UBP-DP-YDP hükümeti, düşük gelirle çalışan kesimleri
bilinçli bir şekilde ezerek bir avuç zengini zenginleştirmeye devam ediyor.

Sermayenin devleti memur kesimlere hayat pahalılığını brüt maaş üzerinden verirken üst düzey bürokratlarını unutmamış, onların hizmetlerini ödüllendirerek onlara yüklü maaş artışları sağlamıştır.

Asgari ücretle çalışan on binlerce çalışanın enflasyondan kaynaklanan gelir kaybını ise hayat pahalılığının altında tutarak, çalışanları açlık sınırının da altına itmiştir. Verdiği sözde artışı ise temmuz ayı elektrik faturaları ile hiç etmiştir.

Vatandaş, yaşanan bunca ekonomik sıkıntının içinde, bu ay fahiş elektrik faturalarıyla karşı karşı karşıya kaldı!

Fahiş elektrik faturaları, uzun zamandan beri Kıb-Tek’e gerekli yatırımların yapılmamasının bir sonucu olarak kendini dayatmıştır. TC rejimi ve onların Kıbrıs masaları, halka daha ucuz elektrik sağlamak için yeni santrallere yatırım yapmak ve kar üretmeden üretim yapmak yerine, eski santralleri pahalı yakıtla kullanmaya devam ettiler. Ayrıca alım garantili sözleşme yaptıkları Aksa’dan Kıb-Tek’in ürettiği elektrik maliyetinden daha pahalı elektrik almaya devam ettiler.

Dahası son iki yıldır, sözde ucuz yakıt tedarik edileceğinden dem vurarak, yakıt ihalesine çıkmadan pahalı yakıt satın alarak birilerine rant sağlıyorlar.

Gerek zamanında yapılmayan yatırımlar, gerekse de yakıttan elde edilen rantlar halkın elektrik faturalarına zamlı olarak yansımaktadır.

“Burjuva demokrasisi, tüm burjuva ülkelerde, zenginler için bir cennet ve sömürülenler için bir tuzak ve aldatmacadır; ve ancak dar, kısıtlanmış, sahte ve ikiyüzlü olabilir.

Kapitalist ülkelerde halk kitleleri, her adımda, politikacılar tarafından ilan edilen biçimsel 'eşitlik'le, bu politikacıların pratikte ortaya koyduğu binlerce kısıtlama ve engel karşısındaki bariz çelişkiyle karşı karşıya kalmaktadır.

Kitlelerin gözünü, burjuva demokrasisinin çürümüşlüğüne, sahtekarlığına ve ikiyüzlülüğüne açan da tam olarak budur.

Burjuva politikacılar, halkın sömürüden, ekonomik krizlerden, işsizlikten ve yoksulluktan kurtulması konusunda sessizdir. Halbuki diğer tüm özgürlüklerin temeli de tam olarak bu özgürlüklerdir. Burjuva politikacılar bu özgürlükler konusunda sessizdir; çünkü kendi ülkelerinde bu özgürlükler yoktur. Çünkü ülkelerinde işçiler hala kapitalistlerin boyunduruğu altındadır.

Ancak sosyalizm gerçekleştiğinde, işçiler, köylüler ve entelijansiya için gerçek bir konuşma özgürlüğü, basın özgürlüğü ve kişisel özgürlük, örgütlenme özgürlüğü vardır.

Gerçek özgürlüğün temeli, üretim araç ve gereçleri üzerinde kamu mülkiyeti ve sömürücü sınıfların tasfiyesidir." 

(Kalıcı Barış için, Halk Demokrasisi için, 32 (144), Cuma, 10 Ağustos 1951)


6 Ağustos 2022, Avrupa gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar