Öfkemiz acımızdan daha büyük olsun!

Yoksul ve mazlum Türkiye ve Suriye halkları çok büyük bir acı yaşıyor... On binlerce insan öldü, yüz binlerce yaralı var... Binlerce insan kayıp...

Evet deprem doğal bir afet. Fakat insanlık doğal afetler karşısında çaresiz değildir.

Doğal afetlerle mücadelede en önemli unsur, doğru önlemlerin alınmasıdır. Doğal afetlerin yol açabileceklerini, yaşanmadan önce engellemeliyiz.

Bir Çin atasözü, “önce savaşı kazan, sonra savaşa gir!”der.

Doğal afetlerin de afet gelmeden önce üstesinden gelmeliyiz...

Depremlere, sellere, fırtınalara, hortumlara karşı önceden alınacak birçok önlem var...

İmar alanları, iskana açılacak bölgeler yaratılırken zemin etüdü yapılmalıdır. İnşaatlarda deprem yönetmelikleri devreye koyulmalı, depreme dayanıklılık koşullarına uyulmalıdır.

Yüksek yapılar ve gökdelenler için uluslararası alanda var olan yönetmelikler uygulanmalıdır.

İnşaatlarda kullanılan demirin ve çimentonun kalitesinden, dökülecek betonun niteliğine kadar her şey kontrol edilmeli, imar yasalarına harfiyen uyulmalı, hatta mevcut imar yasaları geliştirilmelidir.

Bunlar afet öncesi önlemlerin bir bölümü...

Afet öncesinde, afet anında ve sonrasında yapılacak olan işlerin, hazırlığı da yapılmalı. İlgili acil yardım kurumları ve müdahale ekipleri belirlenmeli, bunların sorumluluk alanları tanımlanmalı, afet sırasında ve sonrasında kazazedelere müdahale edecek arama kurtarma ekiplerinin kadroları önceden belirlenmelidir. Afet anında bunlara takviye edilecek gönüllülerin nasıl harekete geçirileceği de önceden planlanmalıdır.

Bunlar yapılırsa zayiatı minimuma düşürmek mümkündür...

Peki Türkiye'de ve Suriye'de bunların yapıldığını söyleyebilir miyiz?...

6 Şubat depreminin trajik sonuçları, bize bu iki ülkenin doğal afetlere karşı sınıfta kaldığını gösteriyor.

Aslında sınıfta kalan sadece bu iki ülke değil, kapitalist emperyalist sistemin kendisidir.

Azami kar için insan hayatını hiçe sayan bu sistemde, insanlarımızı, eş, dost ve akrabalarımızı pisi pisine kaybetmemiz hazmedilebilecek bir durum değildir...

Kıbrıs Türk toplumu olarak 6 Şubat depreminde yaşadığımız acı çok büyüktür... Kaldırılabilecek bir acı değildir... Yaşananların yarattığı travmanın etkisi, toplumun üzerinde çok uzun yıllar sürecektir.

 
Sportif müsabakalar için Türkiye'ye giden çocuklarımız , öğretmenleri ve velileri, ne yazık ki otel görünümlü bir mezara yerleştirildiler...

Otel diye mezar inşa eden caniler, onlara bu inşaat için izin veren tüm yetkililer, defalarca imar afları çıkaranlar yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır...

Fakat bu konuda dağın fare doğuracağını, birkaç günah keçisi bulunup meselenin geçiştirileceğini hepimiz biliyoruz.

1999 yılında Kocaeli'de yaşanan büyük deprem ve son yüzyılda onlarca büyük deprem geçirmiş olan bir ülkenin yetkililerinin bunlardan ders çıkarmayarak halkını ölüme sürüklemesi kabul edilebilir bir durum değildir.

Bilim adamlarının sözlerine kulak vermek yerine, ülkeyi ortaçağın da gerisine götüren sünnî islam gericiliğinin peşinde sürükleyen zihniyet kesinlikle suçludur.

Acımız çok büyüktür... Ama öfkemiz acımızdan da büyük olmalıdır.

Öfkemizi örgütlülüğe dönüştürmeliyiz... Türkiye'de de, Suriye'de de, Kıbrıs'ta da!

Başımızdaki gerici iş birlikçi egemenlerden ve onların iktidarlarından kurtulmamizin biricik yolu örgütlü mücadeledir.

Halkımız daha da geç olmadan, afetlerin değil kapitalist açgözlülüğün, maksimum kar hırsının öldürdüğünü anlamalıdır...

Kapitalist sistem var olmaya devam ettiği sürece, insanlık doğa ile barışık yasayamayacaktır...

İnsanlığın barışa, huzura, refaha ve bolluğa kavuşması için, kapitalist emperyalist burjuva düzenini örgütlü mücadelemizle yıkmalıyız.

Bunun için de öfkemiz acımızdan daha büyük olsun! 


11 Şubat 2023, Avrupa gazetesi

 

 

Deprem öncesi ve sonrası Kahramanmaraş'ın bir bölümünün havadan görünümü. 

Fotoğraf: T24.com.tr 

 

      Suriye'de çöken bir binanın enkazında dünyaya gelen ve mucize eseri kurtarılan Aya (mucize) bebek. 

Fotoğraf: bbc.com
 

Yorumlar

Popüler Yayınlar