UBP Zevahiri Kurtarma Peşinde...
KKTC yetkilileri ABD mahkemelerine başvurarak Kanakaria Kilisesi’nden çalınan mozaiklerin iadesini istemiştir. 1982 yılından beri kayıp olan bu değerli eserleri bulmak için kılını bile kıpırdatmayanların, Rumların girişimi karşısında yaptıkları bu başvuru aslında göstermelik olmaktan ibarettir. Amaç, eski eserlerin Kuzey Kıbrıs’tan çalınmasında ve kaçırılmasında UBP hükümetlerinin suçunu ve sorumluluğunu örtbas etmek, “Ne yapalım, tüm gayretimize rağmen çalınmasına engel olamadık, ama bizim bunda suçumuz yok” görüntüsü yaratmaktır. Fakat gazetelere yansıyan haberlerden ve bu konuda yetkililerin dut yemiş bülbül gibi suskun kalmalarından da belli ki, böyle bir görünümün inandırıcı olması mümkün değildir. Kuzey Kıbrıs’taki eski eser kaçakçılığı, çok iyi koordine edilmiş örgütlü bir mafyalar grubunun işidir. Bu grubun elebaşları üst düzeyde yetkililerdir. Kiliselerden duvar resimlerini, mozaikleri, gündüz gündüz ilaçlı bezler yapıştırarak çalmaya kalkışanlar görülmüş, ihbar edilmiş ve buna rağmen yakalanmamışlardır (yakalanamamışlardır demiyorum). Yapılan yağmayla ilgili uzman raporları hasıraltı edilmiş, kaçakçılar mahkemelerde yargılanırken, raporları yazanlar para cezasına çarptırılmıştır. Neden? İt iti ısırmaz da ondan.
1974’ten beri, hep kapasitesiz, topçu mopçu takımından oluşturduğu kabinelerle Kuzey Kıbrıs’ta hükümet eden UBP, hiçbir ciddi kalkınma perspektifi ortaya koymadan, vurguna, ganimete, kaçakçılığa ve esrar ticaretine dayanan bir düzen yaratmıştır. Bu düzen aslında KKTC’nin hukuki statüsüne tekabül eden bir düzenden başka bir şey değildir. Uluslararası hukuka göre yasadışı bir devlet… Bu manzarayı pekiştirecek şekilde, yasadışı uygulamalar ve yasadışı bir yönetime bağlı olarak keşmekeş içinde; har vurup harman savurmaya, el alemin hakkını gasp etmeye, her türlü yolsuzluğa dayalı bir ekonomik düzen! İktidar, tanınmamış bir devlet olmanın “avantajlarını” iyi kullanıyor doğrusu…
Kuşkusuz bu düzenden tek başına UBP sorumlu değildir. Muhalefet de bu sorumluluğa ortaktır. Memleketimizde bunca yolsuzluk sürerken, bugüne kadar ne muhalefetimiz tarafından mecliste, ne de muhalif basınımızda gazetelerde yeterli ve ciddi sorgulama yapılmamıştır. Eski eserler olayını bile bir Türkiyeli gazetecinin araştırıp yazması, bizimkilerin de ondan kopya etmesi gerekti. Böyle muhalefet, böyle gazetecilik olmaz. Ortada o kadar raporlar, mahkeme tutanakları vs. dururken, milletvekillerinin bunlara ulaşma olanağı varken, hiçbir tepki gösterilmemesi tuhaf.
Bu umursamazlık herhalde, muhalefeti de yağma düzeninin bir parçası olma durumundan soyutlayamaz.
Demokrat gazetesi, 31 Mayıs 1989, Sayı:166.
Yorumlar
Yorum Gönder