Özne Olma Mücadelemizin Önündeki Engeller

27 Şubat ve 1 Mart 2021 tarihlerinde bu köşede yayınlanan yazılarıma gelen sorular ışığında konuyu biraz daha açma ihtiyacı duydum. Bazı okurlar "Kıbrıs'ta taraflar konfederal bir çözümde anlaştılar mı" diye sordu.

Bu soruya yanıt verebilmek için "taraflar"dan ne anladığımıza açıklık getirmeliyiz. Bence Kıbrıs sorununa taraf olan esas güçler, Anglo-Amerikan emperyalizmi, AB, Yunanistan ve Türkiye'dir. Kıbrıs Türk ve Rum toplumu egemenleri, bu tarafların yerli iş birlikçisi, suç ortağıdır. Yerli iş birlikçilerden gelen açıklamalar, merkezi zayıf, "desentralize", kanatları güçlü bir federasyon fikrinin onlara cazip geldiğine işaret ediyor. Kıbrıs Türk toplumunda da Kıbrıs Rum toplumunda da "desentralize" federasyona itiraz yok!

Mantıken Kıbrıs Türk toplumunda "sol" muhalefetin, Rum toplumunda da sağdaki iktidarın bu öneriye karşı çıkması gerekirdi. Ama hiçbir itiraz yok. Tersine tümünün de bu öneriyi olumlayan açıklamaları var.

Onlar bu önermeyi özü itibariyle federal çözüm olarak kabul ettiklerini söylüyor. Bunun bir nedeni, muhtemelen tüm yerli unsurların artık çözüm ümidini yitirmesi ve "federal olmazsa varsın konfederal olsun" şeklinde düşünüyor olması olabilir. Öte yandan federal de olsa konfederal de olsa, bu tür yapıların uzun vadede üniter devlete evrileceği bilinciyle, taraflar "olsun da nasıl olursa olsun" düşüncesiyle tavır almış da olabilir. 

Ben aslında söz konusu köşe yazılarımda yerli iş birlikçileri kınamaktan çok onların çaresizliğini ortaya koymaya çalıştım. Çünkü karar alıcı durumda olanlar onlar değil; en başta Anglo-Amerikan emperyalizmi, Türkiye ve Yunanistan'dır! Onların da mevcut uluslararası koşullar içinde çözüm işlerine gelmez. Onlar için statüko, yani çözümsüzlük çözümdür. Ne yazık ki yerli unsurlar, güneyde de kuzeyde de hükümet eden partiler, meclis içindeki partiler ve hatta meclis dışındakiler (KSP hariç) Kıbrıs halkının karar verici özne olacağı bir mücadele biçimini akıllarına getirmiyor. Teslimiyet ve biat etme çizgisinde devam ediyorlar. Gelebildikleri en "ileri" nokta, BM çerçevesinde iki toplumlu, iki bölgeli, siyasal eşitliğe dayalı federasyon! Yani 50 yıldan da uzun bir süredir emperyalist güçlerin güdümünde yürütülen ve bir sonuca ulaştırılmayan toplumlar arası görüşmeler!

Üstelik olayın en üzücü yanlarından biri, Kuzey Kıbrıs'ta ana muhalefet rolünde CTP var! O CTP’nin başında da Tufan Erhürman. O Tufan Erhürman ki, "Kıbrıslı Türklerin Hissiyat Tarihi" ve "Kıbrıslı Türkler, Vesayet ve Droste Etkisi" başlıklı makalelerinde (Kıbrıslı Türklerin Halleri 2, s.75-85) biat etmenin anlamını izah etmekle kalmayarak, şunları da eklemekte:

" ... ortada bir vasi oldukça siz özne olmamaya devam edeceksiniz, kaçınılmaz olarak. Çünkü vesayet kendini her gün yeniden üreten bir sistemden başka bir şey değildir. 'Nasıl mı kırılır bu kısır döngü? Doğal olarak iki ihtimal var ortada: Ya vasi vasilikten kendi arzusuyla vazgeçecek, ya da vesayet altında olan, özne olmak için mücadele edecektir." (s.79) Vasinin kendi arzusuyla vasilikten vazgeçtiği görülmemiştir. Ama halkımızın özne olmak için mücadele etmesi mümkündür. Eee, var mı öyle bir mücadele?


Özne olma mücadelemizi engelleyenler kimler?... Sağ partileri saymaya gerek duymasam bile, AKEL'iyle, CTP'siyle, TDP'siyle, YKP, BKP, BY'si ile BM çerçevesinde çözüm peşinde koşan tüm anti Marksist-Leninist sol!

 

6 Mart 2021, Avrupa gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar