Biz bize yeteriz! (1)
Kıbrıs Türk halkı olarak bize Ekim 2020’den bu yana yaşatılanlar, Kıbrıs’ın kuzeyinde Türk egemen sınıflarının elinde rehin bir halk olduğumuzu sağcısına solcusuna belletmiştir. Bilerek ve isteyerek uşaklık ve iş birlikçilik edenlere de boyunun ölçüsünü göstermiştir. Kıbrıs'ın kuzeyinde oluşturulan göstermelik demokrasiye dahi tahammül edemeyen Türk egemen sınıfları, Kuzey Kıbrıs burjuva siyasilerini rezil rüsva etmiştir...
Kıbrıs Türk halkı kesinlikle bu şekilde yönetilmeyi hak etmiyor.... Bir yanda yaratılan sahte "siyasi kriz" sürüp giderken, diğer yanda halkımız ekonomik alanda soyulup soğana çevrilmektedir. Türk lirasındaki devalüasyonlar, TL’ye bağımlı ekonomimizin altını iyice oydu. Kitlelerin yaşam kalitesini yoksulluk seviyesinin altına çekti. Elektriğe, akaryakıta, tüm temel ihtiyaç maddelerine habire zam yapılmaktadır. Halkımız "anavatan Türkiye" ve yerli iş birlikçileri sayesinde tam bir soygun düzeni içinde yaşamaktadır... Bu yaşananlar çok net bir şekilde ortaya koymaktadır ki, pahalılığa karşı mücadele "bağımsız ve egemen" olma mücadelemizin bir parçasıdır.
Kıbrısın kuzeyinde, çalışanların maaş ve ücretleri dışında her şeyin fiyatı sürekli artmaktadır. Çalışan ücretleri neredeyse uzakdoğu ve Afrika'nın en yoksul ülkeleri seviyesine düşürülmüştür...
Bu, ülkemizi yöneten Ankara’nın bilinçli şekilde yürüttüğü bir politikadır. Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan halk göbekten Ankara'ya bağımlı hale getirilmiştir. Ankara’nın müsaade ettiği kadar yaşama hakkı vardır. Ankara'nın müsaade ettiği kadar demokrasisi vardır!
Kuzey Kıbrıs’ta hükümet olduğunu iddia edenler, “Tamamıyla çaresiz değiliz. Almakta olduğumuz önlemler vardır” dese de, almakta oldukları çok yüzeysel önlemlerin ömrü birkaç günden öteye gidememektedir.
Aslında çaresiz değildirler! Çareleri vardır. Ama bu çareleri yaşama geçirecek basiretleri yoktur... Kendi ülkelerine egemen değildirler. Kendi ülkeleri için gereken kararları hayata geçirecek yetkilere sahip değildirler.
Tüm dünya derin ekonomik krizlerle boğuşmaktadır. Bu krizlerinden Kuzey Kıbrıs'ın da etkilenmemesi mümkün değildir. Dünya çapındaki kriz, plansız kapitalist ekonomilerdeki üretim anarşisinden, yüksek teknoloji sayesinde elde edilen bol miktarda ürünü, yine yüksek teknolojinin yarattığı geniş hacimli işsizlik dolayısıyla kitlelerin talep bile edemeyecek durumda olmaaından kaynaklanmaktadır.
Ama Kıbrıs'ın kuzeyindeki duruma, bu genel krize ek olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin sömürgesi olmaktan kaynaklanan hak edilmemiş ilave sorunlar da eklenmektedir.
Kuzey Kıbrıs’ta petrol fiyatları güneydekinden çok daha ucuz olmasına rağmen, yapılan zamlar buradaki halkı açlık sınırında yaşamaya sürüklemektedir. Elektrik fiyatları konusunda da benzer bir durum söz konusudur.
Bu durumun temel nedeni, Kuzey Kıbrıs'ın mali yönden Türkiyeye bağlanması, burada Türk lirası kullanılması, Ankara'nın bölgemizi bağımlı hale getirmek için buradaki tüm üretim faaliyetlerini neredeyse sıfırlamış olmasıdır...
Kıbrıs Türk halkı kesinlikle bu şekilde yönetilmeyi hak etmiyor.... Bir yanda yaratılan sahte "siyasi kriz" sürüp giderken, diğer yanda halkımız ekonomik alanda soyulup soğana çevrilmektedir. Türk lirasındaki devalüasyonlar, TL’ye bağımlı ekonomimizin altını iyice oydu. Kitlelerin yaşam kalitesini yoksulluk seviyesinin altına çekti. Elektriğe, akaryakıta, tüm temel ihtiyaç maddelerine habire zam yapılmaktadır. Halkımız "anavatan Türkiye" ve yerli iş birlikçileri sayesinde tam bir soygun düzeni içinde yaşamaktadır... Bu yaşananlar çok net bir şekilde ortaya koymaktadır ki, pahalılığa karşı mücadele "bağımsız ve egemen" olma mücadelemizin bir parçasıdır.
Kıbrısın kuzeyinde, çalışanların maaş ve ücretleri dışında her şeyin fiyatı sürekli artmaktadır. Çalışan ücretleri neredeyse uzakdoğu ve Afrika'nın en yoksul ülkeleri seviyesine düşürülmüştür...
Bu, ülkemizi yöneten Ankara’nın bilinçli şekilde yürüttüğü bir politikadır. Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan halk göbekten Ankara'ya bağımlı hale getirilmiştir. Ankara’nın müsaade ettiği kadar yaşama hakkı vardır. Ankara'nın müsaade ettiği kadar demokrasisi vardır!
Kuzey Kıbrıs’ta hükümet olduğunu iddia edenler, “Tamamıyla çaresiz değiliz. Almakta olduğumuz önlemler vardır” dese de, almakta oldukları çok yüzeysel önlemlerin ömrü birkaç günden öteye gidememektedir.
Aslında çaresiz değildirler! Çareleri vardır. Ama bu çareleri yaşama geçirecek basiretleri yoktur... Kendi ülkelerine egemen değildirler. Kendi ülkeleri için gereken kararları hayata geçirecek yetkilere sahip değildirler.
Tüm dünya derin ekonomik krizlerle boğuşmaktadır. Bu krizlerinden Kuzey Kıbrıs'ın da etkilenmemesi mümkün değildir. Dünya çapındaki kriz, plansız kapitalist ekonomilerdeki üretim anarşisinden, yüksek teknoloji sayesinde elde edilen bol miktarda ürünü, yine yüksek teknolojinin yarattığı geniş hacimli işsizlik dolayısıyla kitlelerin talep bile edemeyecek durumda olmaaından kaynaklanmaktadır.
Ama Kıbrıs'ın kuzeyindeki duruma, bu genel krize ek olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin sömürgesi olmaktan kaynaklanan hak edilmemiş ilave sorunlar da eklenmektedir.
Kuzey Kıbrıs’ta petrol fiyatları güneydekinden çok daha ucuz olmasına rağmen, yapılan zamlar buradaki halkı açlık sınırında yaşamaya sürüklemektedir. Elektrik fiyatları konusunda da benzer bir durum söz konusudur.
Bu durumun temel nedeni, Kuzey Kıbrıs'ın mali yönden Türkiyeye bağlanması, burada Türk lirası kullanılması, Ankara'nın bölgemizi bağımlı hale getirmek için buradaki tüm üretim faaliyetlerini neredeyse sıfırlamış olmasıdır...
7 Mayıs 2022, Avrupa gazetesi
Yorumlar
Yorum Gönder