Biz bize yeteriz! (2)

Türkiye sürekli dış ve iç borçlanmayla ayakta durmakta, ciddi ekonomik sorunlar içinde bulunmaktadır. Bu sorunları aşmak için sürekli karşılıksız para basmakta, ve bu da TL’nin devalüe edilmesine yol açmaktadır.

TL devalüe edildikçe, gerek Türkiye’de gerekse Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan halkın gelir düzeyi sürekli olarak düşmektedir. TC devleti sürekli elini halkın cebine atmakta ve halkın emeğini sorumsuzca gasp etmektedir.

Bu uygulama yaygın yerel üretimin bulunduğu Türkiye’de anında hissedilmese bile, ekonomik yaşamı tamamen ithalata dayanan ve Türkiye'den ithal ettiklerini dahi dövizle alan Kuzey Kıbrıs'ta anında hissedilmektedir.

Hükümetin bu konuda alabileceği tek bir önlem vardır: O da tüm muhasebe işlemlerini uluslararası bir döviz kuruna, stabil bir para birimine endekslemektir.

Gümrük gelirlerini tahsil ederken hesaplar dövize endekslenmiştir. Benzin, mazot ve elektriğin maliyet  hesapları da dövize endekslenmiştir. Hatta Türkiye'de sermayedarların TL mevduatları da "kur garantili" mevduat hesaplarına dönüştürülmüş, yani dövize endekslenmiştir. Ama iş maaş ve ücretlere gelince, dövize endeksleme yok! Son üç ayda, çalışanların geliri yaklaşık yüzde 270 oranında erimiştir. Buna karşılık hükümet yüzde 40 oranındaki artışla göz boyamaya çalışmaktadır!

Hükümet maaş ve ücretleri TL bazında tutmakta ısrar ettikçe, özel sektör de TL bazında maaş ve ücret ödemeye, yani çalışanlarına azalan miktarlarda ödeme yapmaya devam etmektedir. Fakat özel sektör tüm ürün ve hizmetlerini dövize endekslemiş, her şeyin fiyatını da döviz fiyatlarına göre artırmaktadır... Beyaz eşya fiyatlarından araba fiyatlarına, konut fiyatlarından tüm kiralara kadar her şey dövize endekslidir. Dövize endeksli olmayan tek unsur maaş ve ücretlerdir. Kapitalist düzen çerçevesinde bu soruna merhem olabilecek geçici çare ise tüm muhasebeyi dövize endekslemektir. Ama KKTC hükümetleri bunu yapabilecek basirete sahip değildir... Çünkü Kuzey Kıbrıs'a egemen olan Türkiye egemen sınıflarıdır. KKTC devlet bütçesinin önemli bir bölümü Türkiye tarafından karşılanmaktadır. TC'den gelen parayı dövize endekslemeden, KKTC devletinin bütçe planlaması yapması ve muhasebe işlemlerinin dövize endekslenmesi mümkün değildir...

Devlet bu yüzden kendi yıllık bütçe planlamalarını bile yapamayacak durumdadır. Tüm ürün ve hizmet fiyatları dövize endeksli olduğu için, devletin memur maaş ve ücretleri dışındaki tüm ödemeleri bütçede öngörülenin üstünde gerçekleşmekte olduğundan bütçe de açık vermektedir.

Ne yazık ki sendikalarımız da bu konuda yanlış hedef göstererek mücadele etmektedir.

Kuzey Kıbrıs'ta yaşanan ekonomik krizle mücadelenin ekonomik bacağı, tüm muhasebe işlemlerinin dövize endekslenmesi talebini içermelidir. Siyasi bacağı da Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs üzerindeki egemenliğini reddetmek, Türkiye'nin alt yönetimi olmayı reddetmek, Türkiye'den gelen parayı da reddetmek ve kendi ayaklarımızın üzerinde durmak için mücadele etmektir. 

Çoğumuz "Türkiye para vermezse biz ayakta duramayız" diye düşünse de bu doğru değildir... Şu anda Kuzey Kıbrıs halkı ayakta duramıyorsa, bu Türkiye'den gelen para yüzündendir... Kuzey Kıbrıs kendi ekonomik olanaklarıyla ayakta durabilecek olanaklara sahiptir.

Bunu başarmamız halinde, adamızda süregelen çözümsüzlüğü de süratle hallederek ülkemizi demokratik bir ortamda birleştirmemiz de mümkün olacaktır.

Ankara, ne paranı ne de boyunduruğunu istemiyoruz!

Biz bize yeteriz!



10 Mayıs 2022, Avrupa gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar