15-20 Temmuz'un yıl dönümüne doğru... (2)

Kıbrıs'ta sürdürülebilir çözüm arayışı 1968 yılından beri sürüyor...

Bu çözüme taraf olarak Kıbrıs Türk liderliği ve Kıbrıs Rum liderliği ön plandadır. Ama gerçekte çözüm için taraf olanlar çok daha fazladır... Bir tarafta ABD, Britanya, Türkiye ve Kıbrıs Türk liderliği, diğer tarafta AB, Yunanistan ve Kıbrıs Rum liderliği! Kuşkusuz Rusya da Kıbrıs sorunuyla ikinci derece aktörlerden biri olarak ilgilidir ve saha kenarından gelişmeleri izlemektedir.

Bu tarafların 54 yıldan beri devam eden 'sürdürülebilir çözüm arayışları' bir türlü sonuçlanmadı!

Eğer çözüm bulmak istiyorsak önce çözümsüzlüğün nedenlerini anlamalıyız...

Taraflardan biri, 1964 yılında ele geçirdiği yönetim avantajını korumak için uzun yıllar çaba göstermiş ve bu avantajını halen birtakım tavizler vererek de olsa koruma çabası içindedir... Diğeri ise 1974 yılında silah zoruyla elde ettiği konumunu meşrulaştırma çabası içinde olup, güçlü ve avantajlı konumuna dayanarak, mevcut durumun meşru hale gelmesini karşı tarafa empoze etmeye çalışıyor!

Bugüne dek gerçekleştirilen tüm görüşmeler, bu esaslar üzerinden yürütülmüştür. Özellikle de Türk -Amerikan bloğu kendi şartlarını empoze etmekte ısrarcıdır.

Kıbrıs sorununu gerçekten çözme niyetleri olsa, Kıbrıslı liderler masada birbirlerinin karşısında değil yanında dururdu. Ancak gerçek şu ki, görüşmeleri yürüten "toplum liderleri" aslında kendi toplumlarını değil, soruna taraf olan emperyalist güçlerin çıkarlarını temsil etmektedir. Bugüne kadar Kıbrıs Türk toplumuna "liderlik" eden herkes, barış yanlısı görünenler dahil, masada Ankara’nın sözcülüğünü yapmaktadır.

Masada nelerin konuşulduğu kitleler tarafından bilinmiyor. Görüşmeler gizlilik içinde yürütülüyor. Kitlelerden referandumla onay istenecek bir anlaşmanın gizlilik içerisinde yürütülmesine ne gerek var?...

Görüşmeler ne zaman çıkmaza girse, bunun nedenleri konusunda karşılıklı suçlamalar yapılır; ama perde gerisinde neler olduğu, gerçekler hiçbir zaman halka açıklanmaz!

Belli ki, Kıbrıs sorununa sürekliliği sağlanmış bir çözüm bulabilmemizin ilk şartı şeffaflıktır. Partilerin ve görüşmecilerin her düşündüğünü ve her söylediğini kitlelerin bilme hakkı vardır. Kapalı kapılar ardında görüşme yaparmış gibi iş çevirmeye artık bir son verilmelidir.

Kıbrıs sorununa sürekliliği sağlanmış bir çözüm bulunmasının ikinci şartı da, böylesi bir çözüm için Kıbrıs'ın her iki tarafında yaşayan halk kitlelerinin barış sürecinin öznesi haline getirilmesidir.Yani barış sürecini Kıbrıs halkı kendi siyasi partileri ve kendi demokratik kitle örgütleri üzerinden inşa etmelidir!

Bu amaçla benim partimin, Kıbrıs Sosyalist Partisi'nin, yıllardan beri çok iyi bilinen bir anti-emperyalist birleşik cephe hükümeti politikası vardır. Bu politikanın hedefi, ülkemizi -halkımızın kitlesel katılımı ve uluslararası işçi sınıfının da desteğiyle- emperyalist boyunduruktan kurtararak bağımsız bir halk demokrasisi devletine dönüştürmektir. Çok iyi biliyorum ki, Kıbrıs'ın her iki tarafındaki siyasi partiler arasında, bizim dışımızda tek bir parti bile böyle bir devrimci çözüme inanmamaktadır. Duruşumuzu çok sık anlattık; a
ma halkımızın destegini kazanana kadar bıkmadan usanmadan anlatmaya devam edeceğiz...


12 Temmuz 2022, Avrupa gazetesi



Yorumlar

Popüler Yayınlar