Müstehakımız mı?...

Her gün bize acı veren bir idari düzende yaşıyoruz... Ama bize acı veren sorunlarla yüzleşmekten korkuyoruz.

Bireylerden bahsetmiyorum...Toplum olarak sorunlarla yüzleşemediğimizden bahsediyorum.

İşçi ve emekçi kesimler olarak sorunlara sırt çeviriyoruz... Ya da kendimizi kandırarak egemen sınıfların sorunlarımızı çözeceğine inanıyoruz.

Böyle davrandıkça gerçeklerden uzaklaşıyoruz... Bilimden uzaklaşıyoruz.
Kendimizi dini gericiliğin, yobazlığın karanlıklarına teslim ediyoruz.

En kötüsü, gerçekleri söyleyen, bize doğru yolu göstermeye çalışanları da düşman ilan ediyoruz... Vatan haini ilan ediyoruz

Göstermelik bir idare altında yaşıyoruz... İrade sahibi olmayan, kendi kararlarını vermekten aciz bir yönetime karşı tavır alamıyoruz. İnsani yardım konusunu bile şöven kafa yapısıyla değerlendiren bir zihniyetin yalanlarına katlanıyoruz...

Bize felaket yaşatmadan önlem almaktan aciz yöneticilere tahammül ediyoruz...

İrade sahibi olmayan, nüfusunu bile bilmeyen, hiçbir ekonomik planlama yapamayan, ne itfaiyesini, ne polisini, ne askerini yönetemeyen, kukla bir idare altında yaşamaktan bıktık usandık...

"Eşit egemen" yalanını duymaktan bıktık usandık!

Hiçbir hükmü olmayan bir yönetim, sürekli başkalarının karar verdiği bir ortamda nasıl bağımsız olabilir?...

Aslında ne parlamentoya, ne hükümete, ne de sözde muhalefete ihtiyacımız yoktur...

Gerçeklere dönebilmemiz için bize bir vali yeter!

İşte ülkemizin kuzey yarısındaki vaziyetin özeti bu!

Ya güney yarısında?...

Güneyi yönetenler de adamıza acı veren sorunlarla yüzleşmekten korkuyor...

İki yüzlü ve emperyalist dış güçlere göbekten bağımlı bu kesim de, adayı gerçeklerine göre değil, aldıkları talimatlara göre yönetiyor...

Kuzeyde işgal altında ezilen toplumun hakkını hukukunu inkar ediyor...

Boyunduruk altındaki Kıbrıs Türk toplumuna bir tekme de onlar vuruyor...

Çok bıçaklı bir giyotin altında parçalanıyoruz...

Bir yanda büyük Türk şovenizmi, bir yanda sünnî gericilik ve yobazlık, bir yanda da Kıbrıs Rum egemenlerinin sözde Kıbrıslılığımıza sahip çıkan, baskıcı, inkârcı bir ezilen ulus şovenizmi!

Çare?... Doğrusu çare yazmaktan, çare üretmeye çalışmaktan da yorulduk. Çünkü kulak asan yok... Olmadığı bir yana, destek vermesi gereken kesimler bizi eleştiriyor. Azarlıyor. Bize çare olmadığını anlatmaya çalışıyor...

Bu yalan ortamında yaşamak zorunda olduğumuzu söylüyorlar!

Toplum olarak sorgulamakla işe başlamak belki de en doğrusu. Şimdilik bırakalım çare üretmeyi, ve şu soruyu soralım:

Bu yalan ortamında yaşamak zorunda mıyız?...

Bu sahte düzen içinde yaşamaya layık bir topluluk muyuz biz?...

Bu sahte düzen bizim müstehakımız mı?...

Yoksa bu düzeni değiştirmemiz mümkün mü?...


25 Şubat 2023, Avrupa gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar