Alan Memnun Satan Memnun

Şu anda geniş bir kesim ve özellikle gençler cumhurbaşkanlığı seçimlerine Ankara tarafından gerçekleştirilen müdahaleden dolayı çok büyük bir hayal kırıklığı ve öfke içinde. Bu müdahale nice yolsuzluk ve yasadışılıkla gerçekleştirildi. Peki bu müdahaleye maruz kalan Akıncı ve ona destek veren muhalefet (Erhürman) bu seçimleri yasa dışı ilan edecek mi? Mesela AB İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitmeyi deneyecekler mi? TDP ve CTP'li vekiller meclisten istifa edecek mi? Hiç sanmıyorum!

Dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var... AB'nin Tatar'ı kutlayan açıklamasını okuyun. ABD 'nin Kıbrıs elçisinin Tatar'ı kutlayan açıklamasını okuyun. En ilginci, KKTC'yi yasa dışı sayan KC Cumhurbaşkanı Anastasiades'in sanki de meşru bir seçim yapılmış gibi Tatar'ı kutlamasını ve telefonla arayıp buluşma teklifinde bulunmasını ibretle izleyin.


Sadece Ankara değil, tüm emperyalist güçler ve işbirlikçileri hallerinden memnun!
Alan memnun, satan memnun!
Belli ki bir şeyler pişiriliyor bir yerlerde. Ama bizlerden birileri de, "Seçim oluyor, irademiz için çaba harcıyoruz" diye gelin güvey oluyor! Gerçekte ise ne seçim ne de irade var ortada! İlahlar önceden hazırlanmış yemeği kotarıyorlar.


İşte tüm bunlar ışığında, bizim için sorun ülkemizdeki irade sorunudur. Kendi ülkemizde egemen olabilme sorunudur. Her fırsatta bu ada yarısında halkın sözünün geçmediğini, bölgeyi Ankara'daki emperyalist burjuvazinin yönettiğini kitlelere anlatmalıyız. 


Aslında sokaktaki herkes, kime sorsanız, KKTC yöneticilerinin elinde bir şey olmadığını, tüm idarenin Ankara'da olduğunu size hemen söyler. Peki iradenin Ankara'da değil de bizde olduğunu iddia edenler kimlerdir? Kimlerdir ısrarla bu iddianın arkasında demokrasicilik oynayanlar? Akıncı, Erhürman, Özyiğit, ve meclisteki tüm diğer partilerin siyasileri. Üzülerek söylemeliyim ki, meclis dışında bulunan partiler de, Kıbrıs Sosyalist Partisi dışında, bu demokrasi aldatmacasının bir parçası!
Bana göre en büyük suçlular "sol" geçinen partilerin liderleri.


İşte bu noktada herkes kendine sormalı: Solda olduğunu iddia eden ama sağ partilerden özde farkı olmayan, bu ülkeyi boyunduruğu altında tutan ve halkımızın iradesini gasp eden bir emperyalist gücün işbirlikçilerini mi takip edeceğiz;  yoksa tüm bu rezilliklere gerçekten karşı çıkan bir siyaset mi izleyeceğiz?... Eğer bu burjuva sol partileri takip edecekseniz, kopyalarını değil, asıllarını takip edin. Ha CTP, TDP ha UBP! Bunların hiçbiri size iradenizi kazandıramaz.Tümü de zenginlik ve çıkar sağlayabilir. Ama bunlar arasında menfaat sağlamanın büyük uzmanı UBP’dir! 


Yok eğer bu rezilliğe karşı mücadele etmek, onurlu bir duruş sergilemekten yana iseniz; o zaman da anti-emperyalist, anti-faşist, ulusların ve halkların kardeşliğini temel alan, ilerici demokratik bir siyasi çizgi izlemeliyiz. Böyle bir siyasi çizgi yoksa da onu yaratmalıyız! Bunu yaparken ülkemizde emekçileri Kıbrıslı-Türkiyeli diye ötekileştirmemeye dikkat etmeliyiz. 

Evet, Ankara'daki egemenler, Türkiyeli göçmenleri kendi politikalarını ileri götürmek için tehdit ve şantajla baskı altına alarak irademizi gasp ediyor. Ama aynı şekilde baskı altına aldığı, kullandığı veya kendini kullandıran çok sayıda Kıbrıslı da var. Bu nedenle, işçi sınıfının proleter enternasyonalist dayanışması ve halkların kardeşliği ilkeleri çerçevesinde, Kıbrıs'ın kuzeyine yerleşmiş olan Türkiyeli ve tüm yabancı işçilerle ilgilenmek, onların sorunlarına sahip çıkmak ve onları emperyalist ve faşist güçlerin etki alanından kurtarmak için mücadele etmek bize düşen en önemli sorumluluklar arasındadır.


27 Ekim 2020, Avrupa gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar