Azerbaycan - Ermenistan Savaşı

Nagorno Karabağ Azeri toprakları içinde Ermeni halkın çoğunlukta olduğu bir bölge...

Lenin -Stalin'in Sovyetler Birliği'nde uluslara ve halklara tam hak eşitliği ilkeri ışığında, Nagorno Karabağ’a Azerbaycan'a bağlı özerk bir bölge statüsü verildi. Ancak Krusçev'le birlikte başlayan modern revizyonist Sovyet idaresi altında diriltilip hortlatılan burjuva milliyetçiliği, bölgede yaşayan iki kardeş halk arasında düşmanlıkları körüklemeye başladı.1988 yılında Nagorno Karabağ parlamentosu Ermenistan'a ilhak kararı aldı. Ama bu karar hem SSCB hem de Azerbaycan hükümeti tarafından reddedildi. 


1991 yılında SSCB’nin çökmesiyle Nagorno Karabağ'daki ayrılıkçı güçler Ermenistan'a ilhak kararını savaş yoluyla ileri götürdüler; ve Rusyanın da desteğiyle Azerbaycan'ın 6 vilayetini de işgal ederek bölgeyi Ermenistan'a ilhak ettiler. 


Bölgenin önemi, dünya pazarlarına İran ve Azerbaycan petrol ve doğal gazını taşıyan boru hatlarının geçtiği bir koridor konumunda bulunmasından kaynaklanmaktadır. Bu koridor üzerinde daha etkin kontrole sahip olmak isteyen Rusya ve İran’ın da kışkırtmalarıyla, yüzyıllarca aynı coğrafi bölgede kardeşçe yaşamış iki halk, özellikle Sovyet yönetimi altında hakkaniyete dayalı bir idari düzen içinde yıllarca sorunsuz yaşayabileceğini kanıtlamış iki halk, vahşi bir haksız savaşla birbirine düşürülmüştür. Bir milyondan fazla insan yerinden yurdundan olmuş, otuz binden fazlası da hayatını kaybetmiştir...


20. yüzyılın sonunda iki halk arasında yaratılan bu düşmanlık ve bunun sonucunda gelen vahşet ortamı, emperyalist düzenin çözmekte aciz kaldığı ulusal sorunlara bir yenisini daha eklemiştir. Bugün dağlık Karabağ’da yine silahlar konuşmaya, vahşet azmaya başladı!
Yine Ermenistan ve Azerbaycan işçileri, emekçileri birbirlerine karşı cepheye sürülüyor...
Yine karşılıklı olarak halklar arası düşmanlık körükleniyor! Yine halklar birbirine kırdırılmak isteniyor.


Şimdi Azerbaycan/Ermenistan arasında yeniden başlatılan savaş, her iki ülkede egemenlerin ve onların arkasında saklanan emperyalist ve gerici güçlerin savaşıdır! Bu savaşa en başta iki ülkenin işçi ve emekçileri karşı çıkmalı, silahlarını gerçek düşmanlarına, kendi ülkelerinin egemen sınıflarına çevirmelidir... Bu savaş, Aliyevler'in, Pasinyanlar'ın temsil ettiği egemenlerin savaşıdır. Halkların kendi hakları için, demokrasi, özgürlük, sosyalizm için savaşı değil, emperyalist güçlerin ve yerli iş birlikçilerinin Kafkasya’da egemenlik alanlarını genişletme savaşıdır.
Bu savaş derhal durdurulmalıdır. 


Türk devleti ve onu yöneten dinci faşist AKP iktidarı, bu savaşta kendine yakışanı yapmakta, Anglo Amerikan emperyalizmiyle birlikte savaşı körüklemekte, Azerbaycan’ı kışkırtmakta, ona her türlü desteği vermektedir. Türk devleti bu savaşın esas sorumlu ve suçlularından biridir. Türk devletinin himayesindeki sözde "Özgür Suriye Ordusu"nun Suriye'den kovulan kiralık askerlerinin de bu savaşta kullanılmakta olduğuna dair duyumlar vardır. Bu savaşı düzenleyenler bir tarafta Rusya, İran ve Ermenistan, diğer tarafta da ABD, İngiltere, Türkiye ve Azerbaycandır!
Özünde petrol tekellerinin menfaatleri için başlatılan bu savaş, bölge halklarını sonu belirsiz felaketlere sürüklemektedir.


Tüm ilerici, demokrat, devrimci insanlar Kafkaslar'da yürütülen haksız savaşa karşı çıkmalı, faşist Türk devletinin Azerbaycan’a desteğini ve savaşa bizzat katılmasını engellemek için her şeyi yapmalıdır!
İşçiler ve emekçiler, faşistlerin şövenist, yayılmacı, halk düşmanı, Ermeni halkının ve Azeri halkının düşmanı siyasetlerinin peşine takılmamalıdır!


İşçi ve emekçiler burjuvazinin ırkçı, şövenist bayrağı altında değil, sınıf mücadelesinin kızıl bayrağı altında toplanmalıdır. Emperyalizmin, milliyetçiliği kışkırtarak, böl-parçala-yönet taktikleriyle, çeşitli ulus ve milliyetlerden emekçiler arasında kalın duvarlar oluşturmasına son örneklerinden biri de Kafkaslarda süren çatışmalardır. İşçi ve emekçilerin acil görevi, burjuvazinin ulusal bayrağının altından çıkıp, proletaryanın sınıf kardeşliği temelinde, diğer ulus ve milliyetlerden emekçi kardeşlerine çevirdiği silahı, öncelikle kendi burjuvazisine yöneltmesidir! Bilinmelidir ki barbarlığın tek çaresi sosyalizmdir.


İşçilerin, ve emekçilerin düşmanı Azeri ve Ermeni halkları değildir. Düşman başka yerde değil, kendi ülkelerimizdedir. Düşman burjuvazidir!


Gerici savaşa karşı sınıf mücadelesini yükseltelim!


Temennimiz, Azeri ve Ermeni işçilerin elele vererek işbirlikçi, burjuva hakim sınıflarını devirmelerine, Sosyalist Kafkas federasyonu ve Sovyet ülkesinin yeniden kurulması yönünde adım attiklarına tanık olmaktır.

3 Ekim 2020, Avrupa gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar