Britanya ve Türkiye Kıskacında Kıbrıs (1)

İnsanlık pandemi belası ile boğuşurken, emperyalist güçler tam gaz silahlanmaya devam etmekte. Bu herkesçe bilinen bir olgu. Benim dikkatimi çeken ise, böylesine hassas bir dönemde Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası ilişkilerinde yaşanan gelişmeler. RTE yönetimi tüm komşularla sıfır sorun diyerek başladığı iktidar macerasını, tüm komşularla içinden çıkılmaz bir sorunlar yumağı içinde sürdürüyor. Bununla da kalmıyor. Türk sermayesinin göbekten bağımlı olduğu Anglo-Amerikan sermayesine kafa tutar gibi bir görünüm içinde. Bu acaba gerçek mi? Türk sermayesi tam ulusal bağımsızlık peşinde mi? Bu sorulara yanıt arayışı içinde muhtelif uluslararası kaynaklardan edindiğim bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Her şeyden önce, daha 20. yüzyıl başlarında ekonomide bütünleşmesini (küreselleşmesini) tamamlamış olan dünyamızın, ulaşım ve iletişimde yaşanan gelişmelerle fiziki olarak da küçüldüğü günümüzde, en küçüğünden en büyüğüne tüm dünya ülkeleri ekonomik açıdan birbirleriyle karşılıklı olarak bağlantılıdır. Bu ekonomik ilişkilerin içeriği ve niteliği sorgulanabilir. Ama dünyanın bütününden tamamen kopuk bir şekilde var olarak nitelenebilecek bir ulusal ekonomiden bahsetmemiz artık mümkün değildir. Büyük emperyalist güçler, bu ilişkilerde kendi tahakkümlerini kurarak yeryüzünü paylaşmış durumda olsalar bile, onların da gerek hammade kaynakları açısından, gerekse sermaye ihraç alanları ve pazar açısından, sömürge konumundaki en zayıf ülkeler dahil geriye kalan dünya ülkelerine ihtiyaçları vardır. Türkiye gibi az gelişmiş ülkeler ise bir yandan daha büyük emperyalist güçlere bağımlı iken, kendilerinden daha zayıf bazı ülkeleri de tahakküm altında tutabilmektedir Böylesi bir bağımlılık ve tahakküm yumağı içinde, Türk burjuvazisinin daha bağımsız hale gelme gayreti gibi görünen girişimleri, özünde daha bağımsız hala gelmeyi değil, emperyalist yağma ve talandan daha fazla pay almayı hedeflemektedir.
 

Türkiye'de çok ciddi bir ekonomik bunalım yaşanmakta olduğunu çıplak gözle görebilmekteyiz. Bunalımın en önemli göstergesi de,  Türk lirasındaki durmak bilmeyen devalüasyondur. Uzmanlar Türk hükümetinin bütçe açığının çok büyüdüğünü ve hazinenin boşaldığını söylerken, Türkiye aynı anda birkaç cephede savaşmakta ve aynı zamanda da çeşitli sorunlarla ilgili olarak ABD emperyalizmine karşı tavır alır gibi durmaktadır! "Bu cesareti nereden buluyor" sorusunun yanıtını birçoğumuz merak etmektedir. 

Türkiye'nin emperyalist büyük güçlerden daha fazla pay koparma çabası içinde olduğu doğrudur. Bu tavır Türkiye'nin Britanya emperyalizmi ile derinleşen askeri ilişkilerinden kaynaklanmaktadır.  

Britanya Akdeniz'den Orta Asya'ya kadar uzanan bölgeler üzerindeki çıkarlarını korumak ve geliştirmek için Türkiye'yi her zamankinden daha fazla kullanıyor. Bu amaçla Türk savunma sanayiinin (yani savaş sanayiinin) gelişmesine yardım ediyor. Hem teknolojik, hem mali açıdan destek veriyor. Britanya planlı bir şekilde Türkiye'nin bölgedeki jeopolitik rolünü güçlendirmeye çalışıyor. Bu ilişkilerden aldığı cesaretle de; Türkiye, Ortadoğu ve Orta Asya'da bir yandan çıkarlarını geliştirmeye, öte yandan da bölgenin kabadayısı olmaya çalışıyor.  

Ankara ile Londra birtakım önemli askeri projelerden Nagorno Karabağ savaşına kadar birçok alanda işbirliği yapıyor. Üstelik bu alanda Türkiye'ye destek veren sadece Britanya değil. Almanya'nın da Türkiye ile girişmiş olduğu önemli askeri projeler var.
 

(... yazının devamı)

22 Aralık 2020, Avrupa gazetesi

 
 
 
 

Yorumlar

Popüler Yayınlar