İrademizi ve yurdumuzu da özgür isteriz...

COVID 19 pandemisi tam gaz devam etmekte... Bu durum zaten var olan ekonomik krizi iyice derinleştirdi. Birçok sektör çalışamaz durumda. Turizm, yüksek öğrenim sektörleri durma noktasında. Bu sektörlerle bağlantılı olarak; ulaşım, tarımsal üretim, hayvancılık ve balıkçılık gibi sektörlerde de önemli daralmalar var. Bu sektörlerde çalışan binlerce işçi ve emekçi perişan, evlerine ekmek götüremeyecek durumda... Devletin, iş yerleri kapanan çalışanlara ödenekli izinli muamelesi yaparak maaş ve ücretlerini ödemesi şarttır. Ama Kıbrıs'ın kuzeyinde halkına sahip çıkan bir devlet yoktur. Tersine halkını sadece vergilendiren, sömüren, köleleştiren bir devlet vardır! Küçük üretici ve küçük esnafın durumu da vahim. Böyle bir ortamda Güney Kıbrıs'ta çalışan işçilerin tam da yılbaşı üstü güneye geçişlerini kısıtlamak, emekçilerimizin çalışma hakkını gasp etmekten başka ne işe yaradı?... Tam da yılbaşından önce, 13. maaşların ödeneceği bir dönemde, emekçilerin çalışmasını engellemek demek onların evlerine taşıyacağı ve binbir delik kapatacakları birkaç kuruş ek geliri almasına engel olmak değil midir? Burjuva egemenler bir kez daha işçilerin yaşam koşullarını iyileştirme kaygısı taşımadıklarını göstermiş olmuyor mu? Bu yasakla salgını önlemiş mi olacağız?

Yaşadıklarımızdan öğrendik ki, istediğimiz kadar kapanalım, açıldığımız anda virüs bulaşmaya, salgın yayılmaya başlıyor. Bu durumu minimuma indirmek için etkin tedbirler almak gereklidir. Fakat emperyalist kapitalizmin işleyiş yasası maksimum kara dayandığından, salgınlar karşısında halkın sağlığı egemenlerin birinci önceliği değildir... Güçlü bir sağlık altyapısı olsa kapanma ihtiyacı bile duyulmadan atlatılabilecek salgınlar, 21. yüzyılda en ilkel önlemlerle savuşturulmaya çalışılıyor. Bunların da başında maske, ellerin sık sık yıkanması ve sosyal mesafeye dikkat edilmesi geliyor. Güneyde çalışan emekçilerimiz toplumun en sık covid testi yaptıran kesimidir. Yani virüs açısından en temiz olanlarımızdır. Pandemi başlangıcından beri güneyde çalışan işçilerimizin virüs taşıdığı görülmedi. Bir işçinin güneyden virüs kaptığı iddia edilmiş olsa bile, kimse bu işçinin virüsü güneyden mi kuzeyden mi kaptığını söyleyebilecek durumda değil. Virüsün kuzeyden güneye taşınma olasılığı da olmasına rağmen Rum liderliği işçilerimize böyle bir yasak getiremezken, Türk toplumu liderliğinin işçilerimizin çalışmasını engellemesi kabul edilemez.
 

Eğer güneyden yaygın bir şekilde virüs kapma durumunda olduğumuz kanıtlanırsa, o zaman güneye geçişlerle ilgili olarak önlemler alınması doğru olur. Ama bu kararı verecek olan yönetim, işçileri ödenekli izinli saymalı ve onlara haftalık ücretlerini bir tamam ödemelidir. Bence bu konuda sadece kuzeydeki yönetimin değil, güneydeki yönetimin de sorumlulukları vardır. Genç TV’de katıldığı bir programda UBP ileri gelenlerinden Cemal Bulutoğlu da güneydeki işlerine gitmeleri yasaklanan işçilere ücretlerinin bir tamam ödenmesi gerektiğine vurgu yaparak bunu sağlamaya çalışacağına söz verdi!

Cemal konuya doğru yaklaştı! İnsanların işlerine gitmesine engel olanlar bedelini de ödemeli! Ama onun acaba bunu sağlayacak kapasitesi veya yetkisi var mı? Yoksa yine ucuz şov yapma peşinde mi? Böyle bir karar UBP’den değil, Ankara'dan çıkar! Cemal bu amaç için başbakana değil, Türkiye'nin elçisine başvurmalı. Belediyeler de paraya her sıkıştıklarında öyle yapmıyor mu?
 

Güneyde çalışan emekçiler yasaklar karşısında haklı olarak isyan içinde... Onların derdi ekmek parası!
Ama ne yazık ki eğer tek derdimiz ekmek olursa hiçbir yere varamayız! Hatta ekmeği de bulamayabiliriz. Tek derdimiz ekmek değil... İrademizi ve yurdumuzu da özgür isteriz!

 

18 Aralık 2020, Avrupa gazetesi

 

 
 
 

Yorumlar

Popüler Yayınlar