Çoğunluğun hayır dediği bir düzenin yaşama şansı yoktur!
Burjuva demokrasisi burjuvazinin devlet biçimlerinden biridir. Özünde burjuva diktatörlüğü olan burjuva demokrasisi, kendi diktatörlüğünü kabullendirmek için, ona her dönemde seçimlerle "demokrasi" maskesi/kılıfı altında bir meşruiyet kazandırmaya çalışır. Özünde diktatörlük olsa da, burjuvazinin en gerici kesimlerinin yönetim biçimi olan faşist yönetim biçiminden farklı olarak burjuva demokrasisi; basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, ifade özgürlüğü, grev yapma hakkı gibi demokratik hakları kısıtlı da olsa içermektedir. Faşist önlem ve uygulamalarla el ele yürüyen burjuva demokrasisi ile faşizm arasındaki en önemli ayrım ise, faşizmde terörün açık ve sistemli hale gelmesidir. Burjuva devlet aslında bir cürüm örgütüdür! Bu devlet kaçakçıdır, rüşvetçidir, fidyecidir! Bu devlet açık teröristtir! Türkiye gibi az gelişmiş ülkelerde bu devlet, tek kelimeyle, parlamento maskesi ardına gizlenmiş faşist bir devlettir! Bu devletin yıkılması gerekir. Bu faşist devleti yıkacak biricik güç, örgütlü işçi sınıfı ve emekçi yığınlardır.
Kıbrıs'ın güneyinde ve kuzeyinde de facto olarak varlığını sürdüren devletler de tüm demokratik makyajlarına rağmen her fırsatta baskıcı, militarist ve faşist yüzlerini halka göstermektedir.
Azınlıkta olan burjuvazinin dikta yönetiminden başka bir şey olmayan burjuva ve faşist devletlerin gerçek alternatifi, işçilerin ve emekçilerin kendi devrimci-demokratik iktidarıdır; işçi sınıfı önderliğinde sosyalizmin yolunu açacak olan sosyalist devrimler ve demokratik halk devrimleridir.
Bu şimdi bir çoğunuza “hayalci”, olmayacak hedefler gibi gözükebilir. Oysa aslında bunlar hiç de hayalci hedefler değildir ve dünnyamiz bu devrimlerin başarılabileceğine tanıklık etmiştir. Bu nedenle asıl uğrunda mücadele etmeye değer gerçek hedefler bunlardır. Bu hedefler hayalci değildir; çünkü bu düzen eğer sürüyorsa, toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan işçiler, köylüler ve emekçiler bu düzeni kabullendikleri, ona karşı mücadele etmedikleri için sürmektedir.
İşçilerin, köylülerin, emekçilerin, yani toplumun büyük çoğunluğunun “Hayır!” dediği bir düzenin yaşama şansı yoktur!
İşçiler, köylüler ve tüm emekçiler kendi güçlerinin farkına varmalı, bu gücü kendi iktidarları için örgütlemelidir.
İnsanca yaşamak isteyen her emekçi, bu hedefleri önüne koymak ve bu hedeflere varmak için mücadele etme yükümlülüğüne sahiptir. Emekçi bunu yapmadığı zaman sömürülmeyi ve ezilmeyi kabul etmiş demektir!
20 Mart 2021, Avrupa gazetesi
Yorumlar
Yorum Gönder