Çözümsüzlüğü ve statükoyu güçlendiren öneriler

Şimdi de gündemde "federal çözüm" tartışması var...  Oysa çözüm ve barış yanlısı olduğunu iddia eden güçlerin özünde statükoya hizmet ettiğini gerekçeleriyle birlikte bu sütunlarda yazmıştım.

BM tarafından belirlenen çerçevede bir federal çözüm planı dışında çözüm seçenekleri de var... En önemlisi, devrimci çözüm seçenekleri var. Ama bizim "çözümcüler" ısrarla BM’den "federal çözüm" bekliyor...

Ben ve partim BM’nin federal çözüm önerisine karşı değiliz. Yapabiliyorlarsa buyursunlar yapsınlar diyoruz. Ama samimi olmadıklarını, sorunu çözmek gibi bir niyetleri olmadığını da ekliyoruz.

Şener Levent ve Avrupa gazetesi de BM çerçevesinde bir federal çözüme karşı olmadıklarını belirtmelerine rağmen 1960 çerçevesine dönülmesini daha gerçekçi buluyorlar.

Ben 1960 anlaşmalarını, işlemeyen bir burjuva çözüm denemesi olduğu için desteklemiyorum. 1960 anlaşmaları, BM ilkelerini iğfal eden anlaşmalardır. Üç tane garantörü olan ve bu garantörlerin topraklarında askeri güç bulundurduğu bir devlet bağımsız olamaz... Olsa olsa yarı sömürge bir manda yönetimi olur.

Ülkemiz için devrimci çözümü, yani emperyalist dünya düzeninden kopuşla gerçekleşebilecek bir çözümü bizden başka dile getiren yok! Devrimci çözüm, halkımızın anti-emperyalist birleşik cephesinin elde edeceği bir çözüm olacak... Bu, federal veya üniter çerçevede olabilir. Böylesi bir çözümde Kıbrıs'ta iktidar işçi sınıfı önderliğindeki anti-emperyalist halk ittifakının iktidarı olur.

Hayal kuruyorsun diyenler çok. Ben de onlara; “Asıl siz hayal kuruyorsunuz. Emperyalizm savaştan beslenir. Emperyalist güçler ulusal sorunları çözemezler... Bu nedenle emperyalistlerin insafına terk edilmiş bir federal çözüm ümidi, olmayacak duaya amin demektir” diyorum.

Bizim federalistler federasyon diye yırtınadursun, şimdilerde perde gerisinde İngiltere'nin önerisiyle iki toplum liderliği de federal çözümden konfederal çözüme kaydı.

Crans Montana’dan sonra kanatları güçlü, merkezi zayıf federasyon tezi Anastasiadis tarafından ortaya atılmıştı. Buna ilk destek, federalistlerin Rumunun Türkünün lider olarak etrafında birleştiği Mustafa Akıncıdan geldi. Yani federalistlerin lideri konfederalist oldu! Son olarak Erhürman da bu kervana katıldı.

Erhürman, “Ortak zemin ne olabilir?” sorusuna verdiği cevapta şunu dedi:

“Benim bu soruya kafamdaki cevap artık netleşti. Olabilecek olan ortak zemin, eğer çıkacaksa, desantralize federasyondur. Desantralize federasyon, federal devlet yapısının nispeten az yetkiye sahip olduğu, kurucu devletlerin daha çok yetkiye sahip olduğu, ve kurucu devletlerin Annan Planı’nda olduğu gibi kendilerine ait yetkileri egemence kullanabileceği, egemenceden kastım federal devletin ya da diğer kurucu devletin müdahalesi olmaksızın kullanabileceği bir yapıdır. Üzerinde uzlaşılabilecek olan, ancak iki kurucu devletin eşit statüde olduğu ve federal devlet yapısı içerisinde de siyasi eşitliğin tam olarak uygulandığı bir yapıdır. Gelinen pozisyon itibarıyla gerçekçi olan da böyle bir yapıdır.”

Şimdi bu öneri bize yeni diye yutturulmaya çalışılmaktadır. Ama zamanında Denktaş da federal çözüm isterken en akıllıca olanın konfederasyon olduğunu defalarca vurgulamıştır. Yani zaten bu öneri Kıbrıs Türk tarafının onyıllardır masada dile getirdiği öneridir. Önce Talat, ardından Akıncı ve şimdi de Erhürman tarafından bu önermenin savunulması tesadüf değildir. Bu üç lider, Ankara'nın istekleri doğrultusunda bu pozisyona geldiler!


Peki sorarım sizlere, bu pozisyonun Tatar’a söylettirilen "egemen eşitlik temelinde iki ayrı devlet" önermesinden özde ne farkı vardır?...

Bunların her ikisi de çözümsüzlüğün ve statükonun güçlendirilmesine hizmet etmekten başka amacı olmayan önerilerdir!

 

22 Mayıs 2021, Avrupa gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar