Devalüasyona karşı mücadelede güç birliği

Gündemde iki önemli konu var:

Biri seçim, diğeri geçim!

Yılların tecrübesiyle biliyoruz ki, Kıbrıs'ın kuzeyinde seçimlerle değişim sağlamak çok güç... Bu ancak seçimler üzerinden toplumun iradesini de talep edecek devrimci bir partinin kazanmasıyla mümkün.

Bu niteliğe sahip bir partiye kitlesel destek verme ve kazanmasını sağlama hedefiyle yola çıkılan bir seçim, ülkemizdeki işgal ve emperyalist boyunduruk düzenini hedef alması halinde, ülkemizin ve halkımızın çıkarlarına uygun bir sonuç doğurabilir...

Geçim derdine gelince, kapitalist toplum düzeni içinde emekçilerin geçim derdi, insanca yaşam mücadelesi hiç bitmez.

Kıbrıs'ın kuzeyindeki emekçilerin geçim derdi, sıradan bir emperyalist kapitalist düzende yaşayan emekçilerin çektiği sıkıntılardan çok daha fazladır...

Çünkü Kuzey Kıbrıs, bölgesel emperyalist bir güç olan Türkiye'nin işgali altındadır. Kuzey Kıbrıs'ın ekonomisi Türkiye'ye bağımlıdır ve yöneticilerinde siyasi ve ekonomik kararlar alabilecek irade yoktur.

Kalkınma stratejisini dış borç üzerine kuran Türk egemen sınıfları, Menderes'ten bu yana sürekli Türk lirasını devalüe etmektedir. Bu durum, yatırımların bilerek ve isteyerek yüksek maliyetlerle gerçekleştirilmesi, ihale kombinaları ve rüşvet mekanizmaları üzerinden dış borçlarla elde edilen kaynakların doğru yönetilmediğinin ve istismar edildiğinin göstergesidir.

Buna bilinçli olarak göz yuman IMF ve Dünya Bankası gibi emperyalist kuruluşlar, bu sayede Türkiye’yi kontrol altında tutmakta, ülkenin kaynaklarıyla birlikte iş gücünü de yerli iş birlikçileri aracılığıyla sömürmeye devam etmektedir.

Kısacası komprador burjuvazi ve onların efendileri olan emperyalist tekeller "kalkınma" amaçlı fonları yağmalamakta, bedelini de emekçi halka ödetmektedirler.

Devalüasyon demek, ülkenin dış borçlarının emekçilerin sırtından ve alın teri üzerinden ödenmesidir.

Devalüasyon demek, halkın emeğinin çalınması demektir.

Türkiye ekonomisinde bu katmerli sömürüye dur diyebilecek tek bir güç vardır... O da Türkiye işçi sınıfıdır.

Türk burjuvazisinin boyunduruğu altında yaşayan ve ekonomisinin neredeyse tamamı ithalata dayanan Kuzey Kıbrıs'ta halk, bu yağma düzeninden çok ağır bir şekilde etkilenmektedir.

Kuzey Kıbrıs halkı olarak, Türkiye işçi sınıfına destek olmak için geçim mücadelesinde üzerimize düşen, halkımızın alın terinin devalüasyonlarla çalınmasını engellemeyi hedefleyen bir mücadele başlatmaktır.

Böyle bir mücadele, devalüasyonu hedef aldığı oranda işgali de hedef almak zorundadır.

Devalüasyona karşı halkımızın yaşam standartlarını korumak için, ülkemizde dövize endeksli muhasebe birimine geçilmesini savunmalı, bunun için mücadele etmeliyiz.

Bizim için şu anda geçim mücadelesi, seçim mücadelesinden daha önemlidir.

Bu mücadeleyi, tüm maaş ve ücretlileri kapsayacak şekilde yaygınlaştırmalıyız. Herkes, özellikle sendikalar bu mücadeleye beklemeksizin başlamalıdır.

Sürekli olarak solda güç birliği deyip duruyoruz... Ama bunu bir türlü gerceklestiremiyoruz. Neden?... Çünkü asgari müştereklerde anlaşamıyoruz. Anti-emperyalist mücadelenin içeriğinde bile anlaşamıyoruz...

Solda olan bazı partilerimiz, Türkiye’ye karşı değil, Türkiye ile birlikte çözüm istediği için solda birlik olamıyoruz.

Fakat devalüasyon ekonomisine karşı birlik olmamamız için hiçbir neden yok!

İşte size güç birliği için mücadelenin asgari müştereği: Dövize endeksli muhasebe birimi için mücadele!

Bu ülkede her şey dövize endeksli... Ev kiraları, araç satışları, marketlerdeki fiyatlar, hatta devletin vergi gelirleri bile dövize endekslidir. Dövize endeksli olmayan tek kalem nedir biliyor musunuz?... İşçi ve emekçilerimizin maaş ve ücretleridir!

Maaş ve ücretlerin dövize endekslenmesi, Türkiye işçi sınıfının da talebi olmalıdır.

Çünkü mücadelemiz ortaktır...

Şimdi birlikte mücadele zamanıdır!

 

30 Kasım 2021, Avrupa gazetesi


Yorumlar

Popüler Yayınlar