Elde edilebilir, "gerçekçi" çözüm (1)
Geçen hafta, "solda güç birliği" yapılabilmesi için gerekli ilkelerin neler olduğunu yazmıştım.
Amacım, güç birligini reddederek seçimlere ayrı ayrı katılan "sol" partilerle, bunlara tepki olarak seçimleri "boykot etme" iddiasındaki "sol" partilerin hatalı duruşunu ortaya koymaktı...
Sol, anti-emperyalist olmak zorundadır ve hiç değilse şu dört talebi öne sürmelidir:
- Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti'ne karşı TBMM’de aldığı savaş ilanını geri çekmeli.
- Türk ordusu Kıbrıs'tan derhal çekilmeli.
- Kıbrıs'taki İngiliz üsleri kapatılmalı.
- Garanti Anlaşmaları iptal edilerek, adadaki Türk ve Yunan alayları gitmeli.
Solda güç birliği bu talepler üzerinde yükselmelidir...
Güç birliğini BM çerçevesinde çözüm arayışları üzerinden gerçekleştirmek isteyen partiler solda değildir! Bu partilerin özünde meclis içindeki "sol" partilerden farkı yoktur. Onlar güç birliğini meclis içindeki partilerle aramalıdır! Vurgulamalıyım ki, böyle bir güç birliği Kıbrıs Türk halkını Türkiye Cumhuriyeti'ne bağımlılıktan kurtaramaz. Çünkü bu güç birliği statükocuların güç birliğidir.
Bu yazdıklarıma yönelik iki eleştiri geldi...
İlk olarak, "yönetim şeklinin nasıl olacağına dair bir şey söylemediniz" deniyor.
İkincisi olarak da, "en yakın gerçeğimiz federasyon; ki onun için bile daha çok işimiz var" deniyor.
Önce birinci eleştiriyi ele alalım... "Kıbrıs Sosyalist Partisi'nin ortaya koyduğu talepler temelinde elde edilecek bir başarıdan sonra, Kıbrıs'ta nasıl bir yönetim şekli olacak" sorusunu yanıtlayalım:
Şurası iyice anlaşılmalıdır ki, bizim KKTC seçimlerinden başarıyla çıkmamız, halkımızın mücadelesinde devrimci bir yükseliş anlamına gelir. Kazanmamız halinde, KKTC meclisine oturarak, KKTC’nin sonsuza dek var olması için yemin etmeyeceğiz! Biz ilk iş olarak Türkiye Cumhuriyeti'nden TBMM'de Kıbrıs'a karşı aldığı savaş ilanını geri çekmesini talep edeceğiz. Yönetim şeklinin ne olacağını, o gün geldiğinde işçi sınıfının gücü, mücadele içindeki rolü ve kitlelerin talepleri belirleyecektir. Bu mücadelede işçi sınıfı önder bir rol oynayamayıp, mücadele küçük burjuva liderliklerin önderliğinde zafere ulaşırsa, bir burjuva üniter devlet veya burjuva federasyon kurulması söz konusu olabilir. Ama bu mücadele işçi sınıfının önderliği altında zafere ulaşırsa, işçi sınıfı güçlü olursa; sosyalizmi hedefleyen, işçi sınıfı hegemonyası altında bir anti-emperyalist birleşik cephe hükümeti de kurulabilir. Bu konulardaki öngörülerimiz, web ve Facebook sayfalarımızda bolca anlatılıp yazılmaktadır. Böylesi bir devrimci mücadelenin zaferi için sadece ülke içinde emperyalizme karşı güç birliğinin yeterli olmayabileceğine, bunun yanında özellikle Türkiye ve Yunanistan, hatta Britanya gibi komşu ve garantör statüsündeki ülkelerin işçi sınıfı ve emekçi halklarının desteğini almamızın da çok önemli olduğuna sürekli olarak vurgu yaptığımıza, ayrıca dikkatinizi çekerim.
Kısacası nasıl bir çözüm oluşacağını o günün koşulları belirleyecektir.
Şimdiden bunu öngörebilmek zor...
Amacım, güç birligini reddederek seçimlere ayrı ayrı katılan "sol" partilerle, bunlara tepki olarak seçimleri "boykot etme" iddiasındaki "sol" partilerin hatalı duruşunu ortaya koymaktı...
Sol, anti-emperyalist olmak zorundadır ve hiç değilse şu dört talebi öne sürmelidir:
- Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti'ne karşı TBMM’de aldığı savaş ilanını geri çekmeli.
- Türk ordusu Kıbrıs'tan derhal çekilmeli.
- Kıbrıs'taki İngiliz üsleri kapatılmalı.
- Garanti Anlaşmaları iptal edilerek, adadaki Türk ve Yunan alayları gitmeli.
Solda güç birliği bu talepler üzerinde yükselmelidir...
Güç birliğini BM çerçevesinde çözüm arayışları üzerinden gerçekleştirmek isteyen partiler solda değildir! Bu partilerin özünde meclis içindeki "sol" partilerden farkı yoktur. Onlar güç birliğini meclis içindeki partilerle aramalıdır! Vurgulamalıyım ki, böyle bir güç birliği Kıbrıs Türk halkını Türkiye Cumhuriyeti'ne bağımlılıktan kurtaramaz. Çünkü bu güç birliği statükocuların güç birliğidir.
Bu yazdıklarıma yönelik iki eleştiri geldi...
İlk olarak, "yönetim şeklinin nasıl olacağına dair bir şey söylemediniz" deniyor.
İkincisi olarak da, "en yakın gerçeğimiz federasyon; ki onun için bile daha çok işimiz var" deniyor.
Önce birinci eleştiriyi ele alalım... "Kıbrıs Sosyalist Partisi'nin ortaya koyduğu talepler temelinde elde edilecek bir başarıdan sonra, Kıbrıs'ta nasıl bir yönetim şekli olacak" sorusunu yanıtlayalım:
Şurası iyice anlaşılmalıdır ki, bizim KKTC seçimlerinden başarıyla çıkmamız, halkımızın mücadelesinde devrimci bir yükseliş anlamına gelir. Kazanmamız halinde, KKTC meclisine oturarak, KKTC’nin sonsuza dek var olması için yemin etmeyeceğiz! Biz ilk iş olarak Türkiye Cumhuriyeti'nden TBMM'de Kıbrıs'a karşı aldığı savaş ilanını geri çekmesini talep edeceğiz. Yönetim şeklinin ne olacağını, o gün geldiğinde işçi sınıfının gücü, mücadele içindeki rolü ve kitlelerin talepleri belirleyecektir. Bu mücadelede işçi sınıfı önder bir rol oynayamayıp, mücadele küçük burjuva liderliklerin önderliğinde zafere ulaşırsa, bir burjuva üniter devlet veya burjuva federasyon kurulması söz konusu olabilir. Ama bu mücadele işçi sınıfının önderliği altında zafere ulaşırsa, işçi sınıfı güçlü olursa; sosyalizmi hedefleyen, işçi sınıfı hegemonyası altında bir anti-emperyalist birleşik cephe hükümeti de kurulabilir. Bu konulardaki öngörülerimiz, web ve Facebook sayfalarımızda bolca anlatılıp yazılmaktadır. Böylesi bir devrimci mücadelenin zaferi için sadece ülke içinde emperyalizme karşı güç birliğinin yeterli olmayabileceğine, bunun yanında özellikle Türkiye ve Yunanistan, hatta Britanya gibi komşu ve garantör statüsündeki ülkelerin işçi sınıfı ve emekçi halklarının desteğini almamızın da çok önemli olduğuna sürekli olarak vurgu yaptığımıza, ayrıca dikkatinizi çekerim.
Kısacası nasıl bir çözüm oluşacağını o günün koşulları belirleyecektir.
Şimdiden bunu öngörebilmek zor...
Yorumlar
Yorum Gönder