Ya ilhak ve eriyip yok olmak, ya da bağımsız, birleşik, demokratik Kıbrıs!
Benim hesaplarıma göre, Türk lirası son üç ayda gerçekleşen devalüasyonlarla yabancı para birimleri karşısında yüzde 100'den fazla değer kaybetmiştir... İnanmayan hesaplasın ve görsün!
7 Ocak 2018 seçimlerini değerlendiren bir yazımda,"7 Ocak seçimleriyle toplumun tam olarak asimile edilmesi için start verilmiştir. Bu nedenle, 54 yıldan beri gasp edilen toplumsal haklarımızın geri alınması için Türkiye Cumhuriyeti'yle cesaretle yüzleşmemiz gerekliliği, bu seçim sonrası tartışmasız bir şekilde ortaya çıkmıştır" demiştim.
7 Ocak seçimlerinin sonucunda, gerek Kıbrıs Türk toplumu olarak, gerekse Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan emekçiler olarak çok büyük bir tehlikeyle yüzleşmek durumunda kaldık. Bir yandan Kıbrıs Türk toplumunun asimilasyon sürecinde artık son safhaya doğru girilirken, öte yandan da adanın taksimi ve AB ile Türkiye arasında paylaşılmasının da kalıcı hale getirilmesi tehdidiyle karşı karşıya olduğumuzu kitlelere anlatmaya çalıştık... Yaşananlar bu değerlendirmenin haklılığını kanıtlamaktadır...
Şimdi önümüzde 23 Ocak 2022’de yapılacak yeni bir seçim var... Bu seçimlerde, yıllardır ülkemizdeki temel sorunu gözardı eden işbirlikçi solun güç kazanmasını beklemiyorum!
Ülkemizin ana sorunu, yani egemenlik ve işgale son verilmesi konusunda tek laf etmeyen, TC’yi ürkütmeden icazet alma kaygısıyla hareket eden meclis içindeki işbirlikçi sola, halktan büyük bir tepki var... Kitleler, “hepiniz aynıysanız, UBP’den DP’den farkınız yoksa, niye sizi tercih edelim” diyerek sandığa gitmeme niyetinde! Meclis dışındaki "sol" partilerse, bu durumu "boykot" diye yutturmaya çalışıyor... Gerçekte ise bu partiler, seçimleri boykot etmek istedikleri için değil, seçime katılmayı mümkün kılacak kadrolara sahip olmadıkları için seçimlere katılamıyorlar... ama bu gerçekle yüzleşmek yerine kitlelere yalan söylemeyi tercih ediyorlar.
Ben Kıbrıs Sosyalist Partisi adına yaptığım açıklamada boykotçu olmadığımızı, yeterli kadrolara ve mali güce sahip olmadığımız için seçimlere katılmayacağımızı açıkladım.
Hiç kuşkusuz, halka seçimlerde devrimci bir seçenek sunamayışımız, halkımız ve ülkemiz adına önemli bir olumsuzluktur. Çünkü gerek biz gerekse tüm halkımız gidişatın nereye evrildiğinin farkındadır. KSP olarak biz, süreci çok önceden görmekle kalmayıp, bunun karşısına birlikte çıkmamız ve gerçek bir muhalefet örmemizin gerekliliğine olan inançla, solda güç birliği için elimizden geleni yaptık.
Bu koşullar altında kendini demokrat, devrimci, sosyalist, komünist olarak kabul eden tüm parti, örgüt ve bireylerin; Anglo-Amerikan emperyalizminin Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’taki Rum ve Türk yerli işbirlikçilerle girişmiş olduğu adayı bölme ve sömürgeleştirme planlarına karşı anti-emperyalist güçbirliği içine girmesi, her zamankinden çok daha elzem hale gelmiştir. Bu güç birliğinin aynı ölçü ve kıstaslar içinde Güney Kıbrıs’tan da destek görmesi; bağımsız, birleşik, toplumların eşitliğine ve bireylerin özgürlüğüne dayalı, demokratik bir Kıbrıs elde edilmesi için şarttır. Bu mücadelenin başarısı için; Türkiye, Yunanistan ve Britanya işçi ve emekçi halk kitlelerinin desteğini almak da zaruridir.
Ya ilhak ve eriyip yok olmak, ya da bağımsız, birleşik, demokratik Kıbrıs!
Bu sonuçlardan hangisini elde edeceğimiz, sadece Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan halkın iradesine bağlı değildir. Adanın her iki tarafından Kıbrıs halkı, bir bütün olarak, elde edilecek sonuçta etkili olacaktır.
7 Ocak 2018 seçimlerini değerlendiren bir yazımda,"7 Ocak seçimleriyle toplumun tam olarak asimile edilmesi için start verilmiştir. Bu nedenle, 54 yıldan beri gasp edilen toplumsal haklarımızın geri alınması için Türkiye Cumhuriyeti'yle cesaretle yüzleşmemiz gerekliliği, bu seçim sonrası tartışmasız bir şekilde ortaya çıkmıştır" demiştim.
7 Ocak seçimlerinin sonucunda, gerek Kıbrıs Türk toplumu olarak, gerekse Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan emekçiler olarak çok büyük bir tehlikeyle yüzleşmek durumunda kaldık. Bir yandan Kıbrıs Türk toplumunun asimilasyon sürecinde artık son safhaya doğru girilirken, öte yandan da adanın taksimi ve AB ile Türkiye arasında paylaşılmasının da kalıcı hale getirilmesi tehdidiyle karşı karşıya olduğumuzu kitlelere anlatmaya çalıştık... Yaşananlar bu değerlendirmenin haklılığını kanıtlamaktadır...
Şimdi önümüzde 23 Ocak 2022’de yapılacak yeni bir seçim var... Bu seçimlerde, yıllardır ülkemizdeki temel sorunu gözardı eden işbirlikçi solun güç kazanmasını beklemiyorum!
Ülkemizin ana sorunu, yani egemenlik ve işgale son verilmesi konusunda tek laf etmeyen, TC’yi ürkütmeden icazet alma kaygısıyla hareket eden meclis içindeki işbirlikçi sola, halktan büyük bir tepki var... Kitleler, “hepiniz aynıysanız, UBP’den DP’den farkınız yoksa, niye sizi tercih edelim” diyerek sandığa gitmeme niyetinde! Meclis dışındaki "sol" partilerse, bu durumu "boykot" diye yutturmaya çalışıyor... Gerçekte ise bu partiler, seçimleri boykot etmek istedikleri için değil, seçime katılmayı mümkün kılacak kadrolara sahip olmadıkları için seçimlere katılamıyorlar... ama bu gerçekle yüzleşmek yerine kitlelere yalan söylemeyi tercih ediyorlar.
Ben Kıbrıs Sosyalist Partisi adına yaptığım açıklamada boykotçu olmadığımızı, yeterli kadrolara ve mali güce sahip olmadığımız için seçimlere katılmayacağımızı açıkladım.
Hiç kuşkusuz, halka seçimlerde devrimci bir seçenek sunamayışımız, halkımız ve ülkemiz adına önemli bir olumsuzluktur. Çünkü gerek biz gerekse tüm halkımız gidişatın nereye evrildiğinin farkındadır. KSP olarak biz, süreci çok önceden görmekle kalmayıp, bunun karşısına birlikte çıkmamız ve gerçek bir muhalefet örmemizin gerekliliğine olan inançla, solda güç birliği için elimizden geleni yaptık.
Bu koşullar altında kendini demokrat, devrimci, sosyalist, komünist olarak kabul eden tüm parti, örgüt ve bireylerin; Anglo-Amerikan emperyalizminin Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’taki Rum ve Türk yerli işbirlikçilerle girişmiş olduğu adayı bölme ve sömürgeleştirme planlarına karşı anti-emperyalist güçbirliği içine girmesi, her zamankinden çok daha elzem hale gelmiştir. Bu güç birliğinin aynı ölçü ve kıstaslar içinde Güney Kıbrıs’tan da destek görmesi; bağımsız, birleşik, toplumların eşitliğine ve bireylerin özgürlüğüne dayalı, demokratik bir Kıbrıs elde edilmesi için şarttır. Bu mücadelenin başarısı için; Türkiye, Yunanistan ve Britanya işçi ve emekçi halk kitlelerinin desteğini almak da zaruridir.
Ya ilhak ve eriyip yok olmak, ya da bağımsız, birleşik, demokratik Kıbrıs!
Bu sonuçlardan hangisini elde edeceğimiz, sadece Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan halkın iradesine bağlı değildir. Adanın her iki tarafından Kıbrıs halkı, bir bütün olarak, elde edilecek sonuçta etkili olacaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder