Düşünce özgürlüğünün kısıtlanmasına hayır! Emperyalist savaşa hayır!

Ankara’daki dinci ve gerici iktidar, Kıbrıs'ın kuzeyini tam denetim altına almak için, düşünce ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Basın özgürlüğünü kendi varlığına karşı bir tehdit olarak gören AKP, Türkiye'de uyguladığı gerici şiddet ve baskıyı Kıbrıs'ın kuzeyinde de hayata geçirmeye çalışıyor!

Hem Türkiye’de hem de ülkemizde medyanın büyük bölümüne hakim olan AKP gericiliğine bağlı siyasi güç odakları, düşünce özgürlüğünü ortadan kaldırmak, ilerici, demokrat ve devrimci yazarların sesini kısmak, onları sindirip susturmak niyetindedir. Ülkemizde bu çabalar, muhalif gazetecileri ve yayın organlarını, aydın ve ilerici yazarları sindirme, susturma ve baskı altına alma çabaları, TC’nin Kuzey Kıbrıs'taki elçisi ve onun sadık memuru olan Ersin Tatar’ın girişimleriyle yürütülmektedir.

Bir yandan gazetecileri, aydın ve ilerici yazarları dava açmak suretiyle sindirmeye çalışırken, öte yandan da AKP gericiliğine direnen, AKP’nin Kıbrıs politikalarını kabul etmeyi reddeden herkesi kara listelere alarak "güvenlik" gerekçesiyle Türkiye'ye girişlerini engellemektedirler.

Düşünce ve basın özgürlüğüne karşı girişilen her türlü sindirme ve baskıya karşı mücadele edeceğiz... Ülkemizin özgür ve bağımsız basın yayın organları ve gazetecilerinin yanında duracak, BASKILARA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ!

Yanıbaşımızda gerici emperyalist bir savaş yaşanmaktadır... Bu savaş aslında yeni değildir... 8 yıldır devam etmektedir. Anglo-Amerikan emperyalizmi tarafından silahlanıp teşvik edilen Ukraynalı Neo-Naziler, Donetsk ve Lugansk bölgesinde yaşayan Rus kökenli halkla silahlı çatışma içindeydi. Bu iki bölge kendini “Halk Cumhuriyetleri” ilan etmişti. Tabii "halk cumhuriyetiyim" demekle öyle olunmaz... Bu bölgelerde iktidarın hangi sınıfın elinde olduğu önemli!

Bir yanda ABD, NATO ve Ukrayna, diğer yanda da Rusya bu bölgelerin güvenliğini sağlamak için savunma amaçlı önlemler aldıklarını iddia ediyorlardı.

Kuşkusuz bu iki ayrılıkçı bölgenin güvenliğini sağlamak, savaşın sadece bahanesidir. Savaşın başlıca nedeni, savaşa susamış yayılmacı büyük emperyalist güçlerdir. Bir yanda Anglo-Amerikan emperyalizmi saldırgan ve yayılmacı politikalarını NATO desteğinde Doğuya kaydırmaya çalışırken, diğer yanda da Rusya hem rakiplerinin yayılmasını önlemek, hem de kendi yayılmacı emelleri uğruna bu savaşı başlattılar! Kısacası bu savaş büyüyen emperyalist çıkarların korunup geliştirilmesi için yürütülen bir savaştır.

Rusya'yı Ukrayna'ya saldırmakla suçlayan ABD’nin saldırganlık sicili Rusya'ninkinden çok daha kabarıktır. Yugoslavya, Irak, Suriye, Libya ve Yemen, ABD’nin yalan mazeretlerle işgal edip yağmaladığı ülkelerdir!

Bu savaş emperyalist güçler arasındaki vahşi, barbarca ve haksız bir savaştır. Bu savaşın tarafları, petrol ve enerji tekelleri, silah tekelleri ve finans tekelleridir. Bu savaş işçilerin kurtuluşu ve halkların özgürlüğü için girişilen bir savaş değildir. Burada savaşan taraflar, hem kendi ülkelerinin, hem de tüm dünya işçilerinin düşmanı olan kan emici emperyalist burjuva sınıflarıdır. Amaçları da dünyayı şiddet yoluyla yeniden paylaşmak, nüfuz alanlarını yeniden düzenlemektir.

Barış için mücadelede, iki saldırgan taraftan birini kınarken diğerine dolaylı veya dolaysız destek olmamaya da dikkat etmeliyiz.

Emperyalizm savaş demektir. Ama unutulmamalıdır ki, savaş devrim için koşulları olgunlaştırır.

"Ya devrim savaşı önler, ya da savaş devrime yol açar."

Bu Marksist ilkeyi akılda tutarak, emperyalist savaşa karşı her yerde ve her ortamda protestolarımızı yükseltmeliyiz. Barış için mücadeleyi örgütlemeliyiz. İşçi sendikaları, demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum örgütleri, bulundukları her ortamda barıştan yana tavır almalıdır.


1 Mart 2022, Avrupa gazetesi



Yorumlar

Popüler Yayınlar