Bize cesur atılımlar gerek...

Etraf provokatör doldu... Hatta en üst düzeydeki makamlara atananların misyonu da bu! Onlardan iş birlikçiliklerinin yanında yararlanabilmenin en iyi yolu, ortamı provoke etmelerini sağlamak ve herkesi yarattıkları saçmalıklarla meşgul etmek!

Gerçek şu ki dostlar, NATO bu ülkeye kazık çaktı. De facto durumu sürdürmekte kararlı. Siktirip gitmeye niyeti yok!

Anglo-Amerikan emperyalizmi NATO ile; NATO içindeki Türkiye ve Yunanistan ile birlikte ülkemizin bölünmüşlüğünü sürdürüyor.

Bizlerse bir yandan canımız yanarken, yaşamlarımızın bölünmüşlüğü içinde bocalarken, öte yandan da işbirlikçi provokatörlerin saçmalıklarını tartışıyor, bunlar üzerine kafa yorarak zaman öldüruyoruz.

Yok kanatları güçlü federasyonmuş, yok iki devletlilikmiş, yok Türkiye’ye güvenmeyen hainmiş, yok Rum tarafında çalışanın gururu yokmuş, ve daha bunlar gibi bir dolu saçmalık yumağının içinde yuvarlanıp duruyoruz.

Bu arada da asıl gündem gözümüzün önünde buhar olup uçuyor.

Ey barış severler, “Barış istiyoruz” demekle barış gelmez! Somut olarak ne yapıyorsunuz?... Lute’a mektup vermekle de olmaz... Lute zaten başımıza bu belaları saranlarin temsilcisidir. Ölü gözünden yaş bekler gibi, Lute’tan, BM’den yardım beklemeyin. Emperyalistlere avuç açarak ve onlara yalvararak Kıbrıs sorunu çözülemez. Böylesi politikalarla barış istediğini söyleyenlerin, hem halkımızı hem de kendi kendilerini kandırdığını ilan etmemizin zamanı gelmiştir.

EĞER BARIŞ İSTİYORSAK, BU ADA ÜZERİNDE HEGEMONYA SİYASETİ YÜRÜTEN EMPERYALİST GÜÇLERİ KARŞIMIZA ALMAK ZORUNDAYIZ!

Yani ABD’sini de, AB’sini de, Britanya’sını da, Türkiye’sini de, Yunanistan’ını da!

Bunları karşımıza almak demek, bunlara topyekün düşman olmak demek değildir... Rumca konuşanlarımıza “Yunanistan'ı karşına almakla vatana ihanet ediyorsun” diyenlere kulak asmamalıyız...Türkçe konuşanlarımıza “Türkiye'ye güvenmemekle vatana ihanet ediyorsunuz” diyenlere kulak asmamalıyız...

Bir tane Yunanistan yok! Bir tane Türkiye yok! Bir tane Britanya yok! Bu ülkelerin şimdiki yöneticileri, emek düşmanı, kan içici emperyalist mali sermayenin temsilcileridir. Biz bunlara karşı bu ülkelerin halkları ile dayanışma içinde olmalıyız ve olacağız.

Türkiye'nin ilericileri bile Kıbrıs sorununu bilmiyorsa, Yunanistan'ın ilericileri bile Kıbrıs sorununu bilmiyorsa, bu onlardan çok bizim suçumuzdur... Onlara ülkemizi ve sorunlarımızı anlatmak için ne yaptık?... Onların destek ve dayanışmasını sağlamak için yeterince çaba harcadık mı?

Bırakalım artık Anastasiades'le, Tatar’la, Arıklılar gibilerle uğraşmayı... Değmez! Bunları hedef şaşırtmak için kullandıklarını görelim.

Anti-emperyalist birliklerimizi kuralım. Mevcut örgütlerimizi emperyalist mali oligarşi ile yüzleşmeye hazırlayalım. Örneğin “Bu Memleket Bizim Platformu” barışı elde etmek için Ankara’ya yaranma siyasetini bir tarafa bırakmalı. Türkiye'nin, Yunanistan'ın, Britanya'nın aydınlık yüzleriyle bağlantılar kurmalı, var olan ilişkileri güçlendirmeli. Onlara Kıbrıs sorununun neden çözülemediğini, uluslararası hukuka aykırı de facto bir durumun neden yarım yüzyıldan fazla bir süreden beri devam ettiğini anlatmalı... Türkiye'nin, Yunanistan'ın, Britanya'nın sendikalarına, ilerici ve demokratik kitle örgütlerine, devrimci siyasi partilerine gidelim. Onlarla dayanışmamızı pekiştirelim. Onların mücadelesi bizim, bizim mücadelemiz onların olsun. Mücadelelerimiz ortak, davamız ortak olsun. Ülkemizdeki barış ve demokrasi mücadelesini, ancak bu şekilde, girişimci ve cesur atılımlarla, emperyalizmle yüzleşmekten çekinmeden ve korkmadan
ileri götürebiliriz!


16 Ocak 2021, Avrupa gazetesi


Yorumlar

Popüler Yayınlar