Ya açlıktan ya virüsten!

2021’e olağan dışı koşullar altında girdik...

Her zamankinden farklı olarak çekirdek aile içinde sınırlı kutlamalar yaptık.

2020 ile gelen pandemiden korunmaya yönelik tedbirler aldık...

Tabii bu söylediğim çoğunluk için geçerli!

Yıl sonunda bir kaç kuruş ekmek parası kazanıp mali sıkıntılarını bir nebze olsun gidermeyi ümit eden çarşı esnafını, kafeterya ve restoran işletmecisi küçük esnaf ve çalışanlarının iş yerlerini, “aman virüs yayılmasın” diye kapattık. Güneyde çalışan işçilerimizin işlerine gitmelerini engelledik. Güneyde oturup kuzeyde çalışan yüzlerce insanımızın da iş yerlerine gitmesini engelledik!

Ama insan hayatına saygısız, maddi çıkarlarını ve azami karlarını birinci öncelikleri sayan, ve maalesef toplumun başına çöreklenmiş güruhun imtiyazlı saydığı küçük bir azınlık gazinoları yine tıka basa doldurdu! Hedef gazinolar kapanmasın... Kara para aklama operasyonları durmasın!

Kısacası KKTC kara paraya teslim!

Bu görüntü bana 2021 yılında da insanlığın gündeminin değişmeyeceğini gösteriyor

Ya faşizm ve barbarlık, ya da sosyalizm!

Biliyorum bir çoğunuz benim yine imkansızı istediğimi, somut bir şey söylemediğimi, devrim olana kadar oturup beklememizi, ya da olanı biteni seyretmemizi vaaz ettiğimi düşüneceksiniz.

Fakat bu doğru değildir. Oturup devrimi bekleyecek halimiz yok ! Zaten devrim de beklemekle gelen bir olgu değildir. Devrimi istiyorsak onun için örgütlenmeli ve hazırlıklı olmalıyız. Özellikle işçi sınıfı içerisinde işçilerin en ileri kesimleri arasında örgütlenebilmeliyiz. Emperyalist kapitalizmin günümüzde kronikleşmiş ekonomik krizi siyasi krize dönüşene kadar, emperyalist burjuvazi idare edemez hale gelinceye, işçi sınıfı da mevcut şartlarda daha fazla tahammül edemez hale gelinceye kadar, bu düzene karşı örgütlü mücadelemizi geliştirmeliyiz!. Bu mücadele, ekonomik ve demokratik haklarımızı genişletmek, egemenleri geriletmek, son tahlilde devrimin yolunu açmak ve süreci hızlandırmak için bir ön koşuldur!

2021 bu amaca yönelik olarak önemli bir fırsat sunuyor.

Pandemi için önlem alınacaksa, işçiler iş yerlerine gidemeyecekse, küçük esnaf işletmesini çalıştıramayacaksa, devlet tüm bu kesimlerin geçimini sağlamakla yükümlüdür. Tüm işçiler sigortalı olup olmadıklarına bakılmaksızın ödenekli izinli sayılmalı ve maaşları bir tamam ödenmelidir. Bu yapılmadan kapanmak, kitleleri pandeminin insafına terk etmektir.

Yani kitlelere ya virüsten ya da açlıktan ölüm seçeneği sunmaktır!

Bu kabul edilebilir bir politika değildir... Üstelik işçiyi, emekçiyi işsizliğe ve açlığa mahkum ederken havaalanlarını gazino müşterilerine açık tutarsanız, virüsün yayılmasını önlemek için almış olduğunuz önlemleri de sıfırlamış olmuyor musunuz?...

Yani insanımızı sadece işsizlik ve açlıkla karşı karşıya bırakmıyor, aynı zamanda virüsün bulaştırdığı hastalıktan da ölüm tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyorsunuz. Etrafta da kitleleri provoke etmek için örgütlenmiş tetikçileriniz, virüsü güneye çalışmaya giden işçilerin getirdiği yalanını yayıyor. Güneyde çalışan işçiler 10 günde bir PCR testi yapan insanlar olarak Kıbrıs toplumunun en güvenilir kitlesini oluşturuyor...

Onlar aleyhine yalan haberler yayanlar, kesinlikle görevi provokasyon yapmak olan profesyonel unsurlardır. Bu tiplerin görevi, bilerek ve isteyerek ortamı provoke etmektir. Böylece hem nabız yokluyorlar, hem de AKP’nin kara para aklama operasyonlarına, yani gazinolara ve kumarcılara olan tepkiyi yumuşatmaya ve başka yönlere çekmeye çalışıyorlar.

İşte bu adaletsizlik karşısında işçiler, özellikle de özel sektörde çalışan işçiler örgütlenebilmelidir. Kamu sektöründeki sendikaların da bu örgütlenmeye destek vermeleri gerekir.

Halkımızın ve dünya halklarının emperyalist kapitalizmin vahşet politikalarına karşı mücadelesini, ancak örgütlü işçi sınıfının mücadelesi başarıya ulaştırabilir!


5 Ocak 2021, Avrupa gazetesi



Yorumlar

Popüler Yayınlar