Hellim ve Çözüm
Hellimin AB’de coğrafi tescili 28 Mart 2021 tarihinde gerçekleşti! Gazete haberlerine göre, Federal Kıbrıs Hareketi’nin bu konuda yaptığı açıklamada "AB’de coğrafi tescili yapılan ve Kıbrıslıların ortak kültürü olan Hellim/Halloumi Kıbrıs’ta üretilen şekliyle Avrupa Birliği pazarına girebilecektir. Yeşil Hat Tüzüğünde yapılan değişiklikle Kıbrıslı Türklerin ürettikleri de bu pazardan yararlanacatır” denildi.
Hellimin Kıbrısa özgü bir ürün olduğu, coğrafi tescilinin yapılmasında Kıbrıs'a özgü siyasal sorunları da beraberinde taşımasından belli oldu! Hellim daha tescil aşamasındayken de birçok sorun yaşanmış ve bu işlem oldukça gecikmeli olarak tamamlanabilmiştir. Tescil işlemi biter bitmez memnuniyetini dile getiren Federal Kıbrıs Hareketi gibi barış yanlısı örgütler "Federasyon karşıtı olan yöneticiler kontrolün yapılmasına çeşitli bahanelerle karşı çıkmaktadırlar" diye açıklama yapma ihtiyacı duydu. Bunda da haksız değiller.
Hellimin AB'de tescilinin Kıbrıs Türk toplumuna pek bir faydası olacak gibi görünmüyor. Çünkü Kuzey Kıbrıs'tan Avrupa'ya gümrük vergisi ödemeden hellim ihraç etmenin tek yolu "Yeşil Hat Tüzüğü"nden yararlanarak Kıbrıs Cumhuriyeti limanları üzerinden ihracat yapmaktır. Bunu ne ilhakçı KKTC yönetimi ister, ne de gerici, ırkçı ve Anglo-Amerikan politikalarının peşinden giden Kıbrıs Rum yönetimi! Geçmişte bu yolla patates ihracatı yapılmak istenmişti (ki hala bu yol açıktır), ama yapılamadı. Hatta yanlış hatırlamıyorsam, güneydeki ambarlarda depolanmış Kıbrıs Türk patatesleri sabotajla yakılmıştı. Güneydeki şövenist patates tüccarları da bu iş birliğine karşı çıkmıştı. Hellimde de aynı şöven ve ırkçı burjuva tavırlarla karşılaşmamız sürpriz olmayacaktır!
Aslında çıbanın başı 1983 yılının 15 Kasımında gerçekleştirilen KKTC'nin ilanıdır. 1974 Temmuzundan sonra ikiye bölünen adamızın kuzeyinde oluşturulan otoritenin "Kıbrıs Türk Federe Devleti" olarak tanımlanması, işgalin yarattığı ortamı az da olsa yumuşatan ve 1977-79 Doruk Anlaşmaları ile karşılıklı olarak hemfikir olunan iki bölgeli, iki toplumlu ve toplumların siyasal eşitliğine dayalı federal çözüm fikrinin samimi bir hedef olduğu izlenimi yaratmaktaydı. Türkiye bu tanımı Kıbrıs'ı istirdat projesine aykırı bulmuş olmalı ki, Evren cuntasının görevde olduğu bir dönemde tek taraflı olarak KKTC ilan edildi.
Bu tarihe kadar KTFD sınırları içerisinde üretilen sınai ve tarımsal ürünlerin AB gümrük birliği esasları içinde tüm AB ülkelerine ihracatına gerek Rum liderliği gerekse diğer AB üyesi devletler göz yummaktaydı. KKTC'nin ilanından sonra Rum liderliği ABAD’a şikayette bulunarak tanınmamış ve uluslararası hukuka ters bir şekilde kurulan KKTC’den gelecek ürünlerin AB gümrük birliği kurallarına tabi tutulmamasını talep etti. Bu talep kabul gördü. İşte o gün bugündür Kuzey Kıbrıs'tan AB’ye ürün ihracatı cazibesini yitirdi; Kuzey Kıbrıs'ta çiftçi ve emekçiler KKTC'nin ilanıyla birlikte üretimden koparıldı. İstihdamın kamuda ve hizmet sektörlerinde toplandığı bir ekonomik model benimsendi. Bu, Kıbrıs halkını göbekten Ankara'ya bağımlı hale getirmeyi hedefleyen bir modeldi. Nitekim yıllar sonra Recep Tayyip Erdoğan KKTC başbakanına "Maaşın kaç?" diye soracak, Kıbrıs halkına da beslemeler diyebilecekti!
Sonrasında Kıbrıs AB'ye girdikten sonra, referandumda "evet" kararı veren Kıbrıs Türk toplumuna teselli olarak "Yeşil Hat Tüzüğü" yaratıldı. Ama bu tüzüğün özellikle yurt dışına ürün ihracı açısından pratikte bir işe yaramadığına tanık olduk. Hellimin akıbeti de aynı olacak.
Ankara Kıbrıs Türk toplumunu esir almıştır. Kıbrıs’tan tüm yabancı güçlerin çekilmesini sağlayacak bir barış, bir çözüm elde edilmediği sürece, Kıbrıs Türk toplumu olarak hayır yüzü görmemiz mümkün olmayacaktır!
13 Nisan 2021, Avrupa gazetesi
Yorumlar
Yorum Gönder