Mali protokol mü, Kıbrıs'ın kuzeyini entegre etme protokolü mü?...
KKTC ve TC arasında imzalanan 2022 İktisadi ve Finansal İşbirliği Protokolü, en iyi bu başlıkla tanımlanabilir!
Bu protokol, başta Türkiye sermayesi olmak üzere yabancı sermayeye her türlü tavizi verip refah vadederken, işçi ve emekçilere ise sefalet, boyunduruk, vatansızlık ve ilhak getirecek olan bir protokoldür.
Bu protokol, başta Türkiye sermayesi olmak üzere yabancı sermayeye her türlü tavizi verip refah vadederken, işçi ve emekçilere ise sefalet, boyunduruk, vatansızlık ve ilhak getirecek olan bir protokoldür.
1. Bu protokol, Kuzey Kıbrıs’a gerek vatandaşlık verilerek gerekse de alınan ekonomik önlemlerle TC’den nüfus aktarmayı daha da artırmayı ve bölgemizin demografik yapısını geri dönülmez şekilde değiştirerek, Kıbrıslı Türklerin adanın kuzeyindeki azınlık konumunu daha da pekiştirmeyi hedeflemektedir.
2. Bu protokol, yabancı sermayeye ve özellikle de TC sermayesine Kuzey Kıbrıs'ta her türlü avantajı sağlayarak, bir tür kapitülasyonlar yaratarak, bölgemizde iktisadi alanda tam hakimiyet kurmayı hedeflemektedir. Bunun sonucu olarak, bugüne kadar kademe kademe uygulanan sermayenin el değiştirmesi ve yerli sermayenin iflasa sürüklenerek yok edilmesi veya TC sermayesine entegre edilmesi sürecinin tamamlanması hedeflenmektedir. Yerli esnaf ve zanaatkarlar iflasa zorlanmaktadır.
3. Yabancıların mülk edinmesinin kolaylaştırılmasıyla, yabancı sermayedarların ve özellikle de TC sermayedarlarının Kuzey Kıbrıs emlak sektöründe de hegemonyasını güçlendirmesi, sektöre tamamıyla hakim olması hedeflenmektedir.
4. Bu protokol, Kıbrıslı Türkleri siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve tarihsel olarak yok etmeyi hedeflemektedir.
5. Bu protokol, TC sermayesinin, Kuzey Kıbrıs'ın yeraltı ve yerüstü kaynaklarını tamamıyla ele geçirmesini hedeflemektedir.
6. Bu protokolde, işçilerin, emekçilerin ve küçük esnafın çıkarlarını korumaya yönelik en küçük bir adım bile yoktur. Tam tersine, protokol işçi ve emekçi kesimlerin daha da sömürülmesini, örgütlülüklerinin dağıtılmasını, sendikal yapılarının ortadan kaldırılmasını hedeflemektedir.
7. Bu protokol, Kıbrıs'ın kuzeyinin siyasi ve ekonomik olarak Türkiye'ye entegrasyonunu, yani ilhakı hedeflemektedir.
Bir toplumun varlığı tehlikeye girerse, o toplumun isyan etmesi bir haktır... Bu saldırı karşısında Kıbrıs Türk halkı siyasi alanda varoluş mücadelesini yükseltmelidir... Kıbrıslı Türklerin varlığı ve toplumsal gelişimi, ancak ülkelerinin bağımsızlığı ve ülke halkının yeniden birleştirilmesiyle mümkündür. Bu amaçla, Kıbrıs'ın emperyalist boyunduruktan kurtarılması, Kıbrıs halkının kendi ülkesine egemen olmak için mücadele etmesi şarttır.
Adamız sadece TC tarafından değil, Yunanistan, Britanya, ve bunlar aracılığıyla da NATO tarafından işgal edilmiş olduğu için, bunların tümüne ve Kıbrıs'taki uzantılarına karşı da mücadele etmek zorundayız... Yani bu mücadele anti-emperyalist olmak zorundadır.
Gerçekleştirilen bu protokol ve yerel burjuvazinin buna karşı tutumu, yerel burjuvazinin emperyalist tekellere teslim olduğunu ve varlığını sürdürebilmek için onlara dayandığını gösteriyor... Yerel burjuvazinin egemenlik mücadelesi yoktur!
İşçiler ve emekçiler, ulusal kurtuluş ve egemenlik mücadelesini sınıf mücadelesiyle birleştirerek yükseltmek zorundadır... Bu yapılmazsa, mücadelemiz yenilgiye uğramaya mahkumdur.
Bu mücadele, sadece TC’yi değil, ABD, AB, Britanya ve Yunanistan'ı karşısına almak, NATO güçlerine karşı yönelmek zorundadır... Kıbrıs Türk halkının ve genel olarak Kıbrıs halkının gerçekten egemen, özgür ve bağımsız olması, kendi kaderini tayin hakkını elde etmesi ancak böylesi bir mücadelenin zaferiyle elde edilebilir.
2. Bu protokol, yabancı sermayeye ve özellikle de TC sermayesine Kuzey Kıbrıs'ta her türlü avantajı sağlayarak, bir tür kapitülasyonlar yaratarak, bölgemizde iktisadi alanda tam hakimiyet kurmayı hedeflemektedir. Bunun sonucu olarak, bugüne kadar kademe kademe uygulanan sermayenin el değiştirmesi ve yerli sermayenin iflasa sürüklenerek yok edilmesi veya TC sermayesine entegre edilmesi sürecinin tamamlanması hedeflenmektedir. Yerli esnaf ve zanaatkarlar iflasa zorlanmaktadır.
3. Yabancıların mülk edinmesinin kolaylaştırılmasıyla, yabancı sermayedarların ve özellikle de TC sermayedarlarının Kuzey Kıbrıs emlak sektöründe de hegemonyasını güçlendirmesi, sektöre tamamıyla hakim olması hedeflenmektedir.
4. Bu protokol, Kıbrıslı Türkleri siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve tarihsel olarak yok etmeyi hedeflemektedir.
5. Bu protokol, TC sermayesinin, Kuzey Kıbrıs'ın yeraltı ve yerüstü kaynaklarını tamamıyla ele geçirmesini hedeflemektedir.
6. Bu protokolde, işçilerin, emekçilerin ve küçük esnafın çıkarlarını korumaya yönelik en küçük bir adım bile yoktur. Tam tersine, protokol işçi ve emekçi kesimlerin daha da sömürülmesini, örgütlülüklerinin dağıtılmasını, sendikal yapılarının ortadan kaldırılmasını hedeflemektedir.
7. Bu protokol, Kıbrıs'ın kuzeyinin siyasi ve ekonomik olarak Türkiye'ye entegrasyonunu, yani ilhakı hedeflemektedir.
Bir toplumun varlığı tehlikeye girerse, o toplumun isyan etmesi bir haktır... Bu saldırı karşısında Kıbrıs Türk halkı siyasi alanda varoluş mücadelesini yükseltmelidir... Kıbrıslı Türklerin varlığı ve toplumsal gelişimi, ancak ülkelerinin bağımsızlığı ve ülke halkının yeniden birleştirilmesiyle mümkündür. Bu amaçla, Kıbrıs'ın emperyalist boyunduruktan kurtarılması, Kıbrıs halkının kendi ülkesine egemen olmak için mücadele etmesi şarttır.
Adamız sadece TC tarafından değil, Yunanistan, Britanya, ve bunlar aracılığıyla da NATO tarafından işgal edilmiş olduğu için, bunların tümüne ve Kıbrıs'taki uzantılarına karşı da mücadele etmek zorundayız... Yani bu mücadele anti-emperyalist olmak zorundadır.
Gerçekleştirilen bu protokol ve yerel burjuvazinin buna karşı tutumu, yerel burjuvazinin emperyalist tekellere teslim olduğunu ve varlığını sürdürebilmek için onlara dayandığını gösteriyor... Yerel burjuvazinin egemenlik mücadelesi yoktur!
İşçiler ve emekçiler, ulusal kurtuluş ve egemenlik mücadelesini sınıf mücadelesiyle birleştirerek yükseltmek zorundadır... Bu yapılmazsa, mücadelemiz yenilgiye uğramaya mahkumdur.
Bu mücadele, sadece TC’yi değil, ABD, AB, Britanya ve Yunanistan'ı karşısına almak, NATO güçlerine karşı yönelmek zorundadır... Kıbrıs Türk halkının ve genel olarak Kıbrıs halkının gerçekten egemen, özgür ve bağımsız olması, kendi kaderini tayin hakkını elde etmesi ancak böylesi bir mücadelenin zaferiyle elde edilebilir.
4 Haziran 2022, Avrupa gazetesi
Yorumlar
Yorum Gönder