Toplumsal Varoluş ve Protokol (2)

1917 Ekim devriminden bu yana, emekçilerin mücadelenin liderliğini üstlenmesiyle birlikte, ulusal bağımsızlık ve kültür mücadelesinde yeni bir içerik var!

Bir toplumun varlığı tehlikeye girerse, o toplumun isyan etmesi bir haktır. Bu saldırı karşısında Kıbrıs Türk halkı siyasi alanda varoluş mücadelesini yükseltmelidir. Kıbrıslı Türklerin varlığı ve toplumsal gelişimi, ancak ülkelerinin bağımsızlığı ve ülke halkının yeniden birleştirilmesiyle mümkündür. Bu amaçla, Kıbrıs'ın emperyalist boyunduruktan kurtarılması ve Kıbrıs halkının kendi ülkesine egemen olmak için mücadele etmesi şarttır.  

Düzenlenen bu protokol ve yerel burjuvazinin buna karşı tutumu, yerel burjuvazinin emperyalist tekellere teslim olduğunu ve varlığını sürdürebilmek için onlara dayandığını gösteriyor. Yerel burjuvazinin egemenlik mücadelesi yoktur!

İşçiler ve emekçiler ulusal kurtuluş ve egemenlik mücadelesini sınıf mücadelesiyle birleştirerek yükseltmek zorundadır. Bu yapılmazsa mücadele yenilgiye uğramaya mahkumdur.

Bu mücadele sadece TC'yi değil, ABD, AB, Britanya ve Yunanistan’ı da karşısına almak, NATO güçlerine karşı yönelmek zorundadır. Kıbrıs Türk halkının ve genel olarak Kıbrıs halkının gerçekten egemen, özgür ve bağımsız olması, kendi kaderini tayin hakkını elde etmesi, ancak böylesi bir mücadelenin zaferiyle mümkün olabilir.


Bu amaçla, siyasi ve örgütsel olarak bu çerçevede bir egemenlik mücadelesi için güç birliği yaratmak
tüm devrimcilerinen en acil görevdir.

1974 sonrası Kıbrıs'ın kuzeyini işgal eden TC devletinin sömürgeci politikaları, gerici AKP-MHP iktidarıyla daha da yoğunlaşmıştır. Son olarak ortaya çıkan "protokol metni", bunun vardığı boyutu gözler önüne sermektedir.

Kıbrıs sorunu yabancı ülkelerin ve onların yerel işbirlikçilerinin emperyalist çıkarlarına göre değil, öncelikle Kıbrıs halklarının ve diğer bölge halklarının ortak çıkarları dikkate alarak çözülmelidir.

Kıbrıs üzerindeki tüm yabancı askeri üsler kapatılmalı; askeri, ekonomik ve siyasi anlaşmalar iptal edilmeli, ordular geri çekilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti 20 Temmuz 1974 sabahı TBMM’de Kıbrıs’a karşı aldığı savaş kararını iptal etmeli, işgale ve siyasi, ekonomik ve kültürel tahakkümüne son vermelidir. Adanın güneyinde AB ve Yunanistan'a bağımlılık sona ermelidir!

Kıbrıs halklarının ve başta Türkiye ve Yunanistan olmak üzere diğer bölge halklarının çıkarları ortaktır. Ülke ve bölge halklarının birliğinden ve dayanışmasından korkan ve halk düşmanı çıkarlarını sürdürmeye çalışan gerici iktidarlar ortak düşmanımızdır!

Bunlar, Kıbrıs ve diğer bölge halklarını karşı karşıya getirerek, kendi gerici düzenlerini korumaya çalışmaktadır.

Kendi ülkemizdeki gerici iktidarlara karşı mücadele eden ve halkların kendi kendini yönettiği, demokratik bir düzen için mücadele eden bizler, bu gerici planlara, Kıbrıs'ın ilhak planına birlikte karşı duracağız. Gerici iktidarların kirli oyunlarına karşı bölge halklarının ortak mücadelesini kuracak ve halklar arası dayanışma ve birliğe dayalı yeni bir düzen yaratacağız.

Yaşasın Kıbrıs, Türkiye, Yunanistan ve diğer bölge ülke halklarının birliği, kardeşliği, ortak mücadelesi!

Kahrolsun halkların düşmanı gerici iktidarlar!

 

25 Haziran 2022, Avrupa gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar