Hayal satanlar ve hayalleri yıkılanlar (10)...
Kıbrıs Cumhuriyeti'ndeki Vatandaşlık Hakları Mücadelemiz ve Buna Karşı Çıkan "Aydınlar"...
Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti içerisindeki vatandaşlık haklarına saygı gösterilmesi ve bu haklarının teslim edilmesi için, bir grup insan ve bazı kurumlar tarafından, hem siyasal hem de hukuki alanda başlatılmış ciddi bir mücadele vardır...
Bu mücadelede haklarımızı almak için, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ve AB’nin en küçük hukuk kırıntılarını bile kullanmakta kararlıyız.
Farklı kesimlerin ve farklı bireylerin bu konuda farklı düşünmesi doğaldır... Farklı düşünenler de kendi görüş ve düşüncelerini seslendirmelidir. Bu konuda sağlıklı bir tartışma ortamı yaratılmasını ben şahsen yararlı bulurum. Fakat bunun ilkeli bir şekilde ve karşılıklı saygı içerisinde yapılması önemlidir.
Siyasi ve hukuki alanda başlatmış olduğumuz mücadelemizle hemfikir olmayan bazı arkadaşlar, kendi düşüncelerini ortaya koyarken nedense saldırgan bir tavır izlemeyi tercih ettiler...
Kötü olan da, eleştirilerini kime yönelttiklerini açıkça yazmak yerine, ima yollu tavır takınmaları ve işi kişisel saldırıya vardırmalarıdır.
Bizim tavrımız ise kesinlikle kişisel saldırı olmayacaktır... Sadece, belki onları ikna edebilme umuduyla, bu arkadaşların iddialarına bilimsel yanıtlar vermekle yetineceğiz...
Bu arkadaşlardan biri; bizim “Kıbrıs Cumhuriyeti anayasası", “Avrupa Birliği yasaları” ve “uluslararası hukuk” terimleri hakkında en ufak fikrimiz olmadığını, bunların hiçbirinin Kıbrıs’taki “karma evliliklerden doğan” çocuklarla alakası olmadığını anlayamadığımızı iddia ediyor... İnsanın neredeyse hiç tanımadığı birinin neyi bilip neyi bilmediği hakkında fikir yürütmesi ilginç bir yetenek... Bu iddialara yanıt verme gereği duymuyorum... Arkadaş bizi cahil olarak takdir ediyorsa, kendi bileceği iş... Üstünde durmaya bile değmez.
Aynı şahıs benimle iş takipçiliği yaptığım için de dalga geçiyor! Bu da onun takdiri... Bence çalışmak ayıp değildir; ve hiç kimsenin hiçbir işi ve mesleği küçümseme hakkı yoktur... Fakat hiç kimsenin bir insana yaptığı işle ilgili iftira atma hakkı da yoktur...
Ben yaptığım iş karşılığında bazen para, bazen de farklı şeyler talep ediyormuşum! Bu çok çirkin bir yalan. Hiç yakışmadı. Benim yaptığım işler için belirli bir tarifem var. Müşterilerime bunu önceden bildirir ve kabul edenin işini yaparım, bedeli de bana ödenir. "Farklı şeyler" her ne demekse, kesinlikle söz konusu olamaz.
Bu arkadaş bununla da kalmayıp, bizim insanlara yanlış bilgiler vererek onların hislerini sömürmeye çalıştığımızı, hayatımızı da kimlik satarak kazandığımızı yazıyor! Bir kere kimlik satılmaz... Kimlik ve vatandaşlık, devletler tarafından tanınan bir haktır... Bu hak da ya doğal yoldan elde edilir, ya da belirli prosedürleri yerine getirmek suretiyle kazanılır... Bu prosedürler yerine getirilirken, devletlere ödenen birtakım harçlar vardır. Bu işlemleri bilmeyen ya da devlet bürokrasisi ile uğraşmak istemeyenler, bu işlemleri kendileri adına yapması için benim gibi iş takipçilerinden hizmet satın alır. Yani bizim kimlik sattığımız yanlış bir ifadedir... Biz kimlik değil, hizmet satıyoruz!
Ama bunu bile ayırt etmekten aciz olan ve çirkin iftiralara başvuran bu arkadaş, yüzü kızarmadan bir de bizim "çamur atıp, yalan söylediğimizi" iddia ediyor. (Aslında ben açıkça isim vererek tartışmaktan yanayım, ama bize eleştiri yönelten yazar arkadaşımız nedense isim vermeden yazdığı için, ben de onun adını vermeyeceğim. Çünkü niyetim onu teşhir etmek değil! Sadece olguları anlamasını ve yaptığı yanlışı fark etmesini sağlamaya çalışıyorum).
Şimdi kimin yalan yanlış bilgiler verdiğine, halkı kimin yanıltmaya çalıştığına, kimin yasalarla hukuktan ne kadar haberdar olduğuna bir göz atalım...
29 Kasım 2022, Avrupa gazetesi
Yorumlar
Yorum Gönder