Derviş Ali Kavazoğlu'nun Mücadelesinden Öğrendiklerimiz (2)

1950 yılından itibaren ENOSİS sloganı komünistlerin önderlik ettiği bir anti-emperyalist mücadelenin hedefi olmaktan çıkmaya, emperyalist işbirlikçisi gerici ve şovenistlerin sloganı haline dönüşmeye başlamıştı. Ortodoks kilisesinin başı milli lider olmuş, mücadelenin liderliği kiliseye geçmişti. Kilise önderliğindeki bu mücadele, gerçekte ENOSİS’e yönelik değildi. Onu tamamlayan TMT ve taksim mücadelesiyle birlikte ele alındığı zaman, amacın Kıbrıs’ı bölmek olduğu çok net görülebilir. (Nitekim bu planın son safhaları 1974 Temmuz ve Ağustos aylarında hayata geçirilerek Kıbrıs bölünmüştür)


Ne yazık ki o yıllarda Sovyetler Birliği'nde, SSCB’nin güçlenmesini değil de yıkımını örgütleyen SBKP ve SSCB'nin başına çöreklenmiş Troçkist/Titocu çizgideki Kruşçev kliği iktidarı ele geçirmiş ve SSCB’mizi sosyalizmi inşa yolundan çıkarmıştı. O dönemdeki AKEL yönetimi, özellikle 1953 yılında Stalin yoldaşın ölümünden sonra uluslararası komünist hareket içinde yaşanmakta olan gelişmeleri göremediği gibi, ENOSİS hareketinin de artık anti-emperyalist içeriğini kaybettiğini göremedi. AKEL, tamamen emperyalist güçlerin ve yerli gericiliğin elinde şöven milliyetçi bir harekete dönüşen, kilisenin ve vatan haini Nazi işbirlikçisi Grivas’ın EOKA adlı örgütünün önderliğindeki ENOSİS hareketini kitle kuyrukçuluğu yapan bir tavırla desteklemeye devam etti... 


Derviş Ali sağlığında Kıbrıs’ı bölme planının birinci bölümüne tanıklık etmiş ve bu planı boşa çıkarmak için canını hiçe sayarak çok büyük bir özveriyle mücadele etmiştir.


1 Mayıs 1958’de Rum/Türk işçiler birlikte yürüyünce, TMT'nin tetikçileri Kıbrıslı Türk ilericilerin toplandığı TEK kulübünü basarak yaktılar ve kulübün kapanmasını sağladılar. Ardından da solcu işçi ve sendikacıları katletmeye başladılar. Bu dönemde birçok Türk işçi, Rum ve Türk işçilerin birlikte örgütlü olduğu PEO sendikasından istifa etmeye ve bunu da gazete ilanlarıyla duyurmaya zorlandılar. Bunu yapmayanı katlettiler. Birçok ilerici Türk işçisi Londra'ya göç etmek zorunda kaldı. 

İşte bu çok zor dönemde Derviş Ali ülkesini terk etmeyi reddetti. Lefkoşa'nın Rum kesimine yerleşti. AKEL ve PEO üyesi diğer solcu Türkler gibi faşist baskılardan yılıp İngiltere'ye göç etmedi. Kıbrıs Rum kesiminde yeraltında bir yaşamı tercih ederek mücadelesini sürdürdü. Komünistlere karşı TMT terörü ve Rumlara karşı ırkçılık düzeyinde bir düşmanlığın teşvik edildiği Türk bölgelerinde barınamazdı. Komünistlere karşı EOKA terörü ile Anglo-Amerikan işbirlikçisi Yorgacis’in içişleri bakanı olduğu ve Türk düşmanlığının ırkçılık düzeyinde olduğu şartlarda, Rum bölgelerinde hem Türk hem de bir komünist olarak barınabilmek de bugün birçoğumuzun algılayamayacağı kadar büyük bir özveri ve cesaret gerektirmekteydi. 

Derviş Ali, bu dönemde, AKEL’in önderliğinde kurulan Kıbrıs Türk Yurtseverler Birliği’nin başına getirildi. Bu konumuyla, adamızın emperyalistler ve onların yerli işbirlikçileri eliyle taksim planları gereğince bölünmesine karşı durdu. Türk-Rum tüm milliyetlerden Kıbrıs halkının birliği için gerek siyasal, gerekse sendikal alanda çalışmalar yaptı. TMT’nin adayı bölme, Kıbrıslı Türkleri birçok bölgeden zorla göç ettirerek adım adım taksim planlarını hayata geçirme faaliyetlerini teşhir etti. 


“Kavazoğlu, Aralık 1963 olaylarından sonra, sık sık yayınladığı bildiriler ve diğer yayın faaliyetleriyle, Kıbrıs Türk liderliğinin taksim politikasını eleştirdi. Bu yüzden Dr. İhsan Ali ile birlikte faşist yeraltı örgütünün hedefi haline gelmişti. Bilindiği gibi, Cumhuriyet gazetesi yazarları Ahmet Gürkan ve Ayhan Hikmet de, 23 Nisan 1962’de aynı taksimci faşist çevreler tarafından katledilmiş ve Kıbrıs Türk toplumundaki barış ve dostluk yanlısı muhalif sesler susturulmak istenmişti.” (Ahmet An- https://can-kibrisim.blogspot.com/.../katledilisinin-51...

 

15 Nisan 2023, Avrupa gazetesi

 No photo description available.





Yorumlar

Popüler Yayınlar