Gündem Seçim...

Önce hayırlısı olsun diyelim.

Afrika’dan Avrupa'ya döndük!

Böylelikle medeniyete yaklaşmış mı olduk yoksa vahşetin göbeğine mi düştük?

Batı Avrupa ülkelerinin tümü (AB dahil), dünyanın önde gelen emperyalist ülkeleri arasında olup, dünyamızın yeraltı ve yerüstü kaynaklarının talan edilmesinde önemli bir rol oynamaktadırlar. Özellikle mazlum kıta Afrika'nın sömürülmesinde, Afrikalıların köleleştirilerek köle pazarlarında satılmasında, Afrika’nın geri bıraktırılmışlığında en büyük sorumluluk Avrupa’nındır. Hele bu Avrupa’nın bir Britanya Krallığı var ki, dünyamızın baş belalarından biridir!

Avrupa medeniyetini abartmak, onu olduğundan farklı göstermek, sömürgeci, savaş kışkırtıcısı ve savaş çıkarıcı, barbar yanını gizlemek ırkçılıktır. Irkçılığın günümüzdeki kaynağı tam tamına bu emperyalist sistemdir. Avrupalı sermaye sahipleri, Avrupa burjuvazisi, yüzyıllardır ırkçılığın dünyadaki ağa babaları değil midir?

Bu sayede gündemimiz biraz da olsa Corona virüsünden uzaklaşmış oldu!

Şimdi önümüzde seçim gündemi var.

Yakında Kıbrıs'ın kuzeyinde cumhurbaşkanlığı seçimleri var.

Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan halk cumhurbaşkanını seçmek için sandığa gidiyor. Ama "medeni dünya", uluslararası hukuk dünyası, seçileni KKTC’nin cumhurbaşkanı değil, “Kıbrıs Türk Toplumunun lideri” kabul ediyor.

Bu da hiç kuşkusuz emperyalist dünyanın bir başka ikiyüzlülüğü!

Tomar tomar BM kararları dururken, kapı gibi Cenevre Konvansiyonu varken, Kıbrıs'ın kuzeyinde kurulan devletin tanınmayacağı ilan edilmişken, işgal altındaki ülkelere yasa dışı nüfus taşımak ve işgal edilen topraklarda mülkiyet rejimine müdahale etmek suç sayılırken, tüm bunların gerçekleştirildiği Kuzey Kıbrıs'taki seçimler uygun bir formül bulunarak meşru bir zemine oturtulmuştur. Hatta bu zemini Kıbrıs'ta yaşananların 1974 yılındaki esas mağduru olan Kıbrıs Rum toplumu liderliği bile kabullenmiş ve hazmetmiş durumdadır.

Daha 1974 öncesinden, 1960’lı yıllardan başlayarak, Kıbrıs Türk toplumunun egemenleri, siyaseti Ankara'ya rağmen değil, Ankara ile işbirliği içinde bile değil, Ankara'nın talimatları ile yürütmektedir. Genel politikaları da Ankara’nın Kıbrıs politikalarının olumlanması, aklanması ve desteklenmesi üzerine kurulmuştur.

Bunun en son örneği 2015 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sayın Akıncı’nın 4 boyutlu vizyonudur. Bu vizyon işgalcisinin haklarının korunmasını talep eden ve Crans Montana'da Türkiye'yi “güvenebileceğimiz tek liman” ilan etmeye kadar varan bir vizyondur!

Kıbrıs Türk toplumu liderliği Ankara ile her zaman ve her konuda yüzde yüz uyum içindedir. Hatta toplumun genel çıkarlarına ters düşen konularda bile, kendi toplumunun değil, Ankara'nın çıkarlarını savunan bir toplum liderliğimiz vardır! Bu liderlik, Türkiye'nin Suriyede, Irak'ta kardeş halklara ve özellikle Kürt halkına karşı giriştiği saldırıları, Libya’da NATO’nun çıkarları uğruna bulaştığı savaşı, kısacası bölge halklarının refahı ve huzurunu bozan, dünya barışını tehdit eden emperyalist politikalarını da kayıtsız şartsız desteklemektedir!

Yaklaşmakta olan “Kıbrıs Türk toplumu liderliği seçimleri”, SOL’un Kuzey Kıbrıs'ta yeni bir imtihanı olacaktır. Sol ya sınıf mücadelesi zemininde anti-sömürgeci, anti emperyalist bir tavır takınır ve topluma ışık tutar, doğru yolu gösteren bir önderlik yapar ve Güney Kıbrıs'taki sola da örnek olur; ya da bir yandan "Kıbrıs Kıbrıslılarındır" diye kıçını yırtar başına giyerken, öte yandan işbirlikçi liderlerin kuyruğuna takılarak adamızın emperyalist güçlerin insafına terk edilmiş vaziyette kalmasına çanak tutar!

27 Haziran 2020, Avrupa gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar