Şundan Bundan Kısa Notlar

Avrupa Birliği'nin (AB), Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Komiseri Joseph Borrell, geçtiğimiz hafta Rum Savunma Bakanı Savvas Angelides ile birlikte, "Kıbrıs Münhasır Ekonomik Bölgesi " üzerinde helikopterle tur atmış... Akıncı, Borrell'i şiddetle eleştirmiş!

Neymiş?..Akıncı’ya göre AB, barış ve güvenliğin Ortadoğu'da güçlenmesi için çalışmaktaymış. Bu nedenle taraflardan biriyle görüşüp diğeriyle görüşmemesi kabul edilemezmiş! Barışa hizmet etmezmiş!

Bu değerlendirme kesinlikle doğru değil! AB’nin emperyalist güçlerden oluşan bir devletler topluluğu olduğunu gözden gizleyen bir yaklaşım! AB de Kıbrıs açıklarında tespit edilen doğal gaz ve petrol rezervlerinden pay alma peşinde. Barış umurlarında bile değil.

Ama görünen o ki, petrol fiyatlarının düşmesi, Türkiye ile var olan anlaşmazlıklar ve diğer siyasi sorunlar nedeniyle, bu kaynaklardan yararlanabilmek yakın gelecekte pek mümkün olmayacak!

Doğu Akdeniz’de bu kaynaklar nedeniyle cadı kazanı kaynamaya başladı... Türkiye'nin Libya’daki taraflardan biriyle girmiş olduğu ittifak ve bölgeye asker göndermesinden rahatsızlık duyan Rusya, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, İsrail, Yunanistan ve Suudi Arabistan gibi ülkeler, Türkiye'ye karşı General Hafter güçlerine açıkça destek veriyorlar. Doğu Akdeniz patlamaya hazır barut fıçısına dönmüş durumda!

Öte yandan ülke içinde gündemimizi hala Korona virüsü işgal ediyor. 4 ay tamamen hukuk dışı kararlar alan, kendi hukukunu bile hiçe sayan KKTC yönetimi, Tabipler Birliği'nin açtığı dava karşısında kurnazca bir çalım atarak aldığı kararları "yasal" hale soktu. Bugüne kadar aldığı tüm kararları sırf mahkeme gereği ortadan kalksın diye iptal etti. Bunun üzerine Tabipler Birliği de davasını geri çekti. Ardından salgın hastalıklar yasasını devreye sokarak sağlık bakanını tek yetkili ilan etti ve aynı kararları güya sağlık bakanlığının kararlarıymış gibi tekrar uygulamaya koydu. Tek farkla; güneye geçiş koşulları zorlaştırıldı!

Tatar ve ekibi tüm halkı aptal yerine koyduğunu sanıyorsa yanılıyor diyecektim ama, acaba yanılıyorlar mı, yoksa tepkisiz bir halk kitlesi oluşumuza mı güveniyorlar diye düşünmeden edemedim!

Bu arada yurt dışından karantinasız gelişler de sürüyor. Güya Güney Kıbrıs örneğini izleyerek, yolcuları geldikleri ülkelere göre kategorilere ayırdılar. Ama uçak ve gemilerde farklı kategorilerdeki yolcular farklı bölümlerde mi oturmakta, yoksa karışık mı? Karışık oturuyorlarsa, ki öyle olduğundan eminim, A, B ve C kategorileri birbirlerine hastalık bulaştırmayacak mı? Kapalı mekanlarda toplu halde bulunmak yasaksa, hatta maçlar bile seyircisiz oynanıyorsa, aynı araç içinde bulunan insanların birbirinden hastalık kapmaması mümkün mu? Bu durumda tüm yolcuların da C kategorisine dahil edilmesi gerekmez mi?.. İşte aklımızla dalga geçen bir uygulama daha! Burada tüm mesele, salgın kontrol altına alınmadan Türkiye'ye kapıları açmak.

Aslında kapıları açmayın diyen de kalmadı. Açın ama açmadan önce gerekli sağlık önlemlerini alın. Salgının yayılması halinde hastanelerde sıkışmayı önleyecek önlemleri aldıktan sonra açılın! Bu konuda sağlık uzmanları sürekli uyarıda bulunuyor. Ama hükümet çevrelerinde bu çağrıları duyan yok!

Bir de üstüne üstlük gelen "turist"e test bedava, kendi halkına 300 TL! Belli ki hükümet yerli halkı yolunacak kaz olarak görürken, "anavatan" yalakalığına devam etmekte kararlı! Anavatandan gelen yolculara test bedava!... Bakalım bizler ne zaman yolunacak kaz olmaktan bıkacak ve kükreyen aslan olacağız?

11 Temmuz 2020, Avrupa gazetesi
 
 
 
 

Yorumlar

Popüler Yayınlar