Toplumsal yok oluş ve KKTC hükümetleri...
2 Nisan 2022 Cuma günü, “Toplumsal Yok Oluş ve Yoksullaşmaya Hayır” sloganıyla, Lefkoşa’da bir miting düzenlendi. Ekonomik sıkıntılar, art arda yapılan zamlar ve yoksullaşmaya karşı kitlelerin tepkisini ve öfkesini örgütlü mücadeleye dönüştüren bu eylemde sokakları dolduran on binler başbakanlık önüne sığamadı..
Bu eylem Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan halkın, egemenlerin yoksullaştırma politikaları karşısında tahammülünün tükendiğinin bir göstergesi oldu... Yirmi binlere varan kalabalık yeni bir uyanışın göstergesi oldu.
Evet uyanıyoruz, ama yeterli değil... Eylemi organize eden sendikalar, KKTC hükümetlerinin "zamlara tepkisiz kalmasini" protesto ettiler ve hükümeti istifaya çağırdılar. Peki ama hükümet istifa etse ne olacak? Çok bir şey değişecek mi? Hükümetin eli kolu bağlı! Gerçekten de zamları ve tüm siyasi gelişmeleri seyretmekten başka bir şey gelmiyor ellerinden! Neden? Çünkü "...mış" gibi yaparak hükümet olunmaz da ondan... Bu hükümetin yerine hangisi geçerse geçsin, dişe tırnağa dokunmayan yüzeysel değişikliklerin dışında hiçbir etkili önlem alması mümkün değildir. Belki makamlarına giderken siyah Mercedes'e değil de bisiklete binerler. Belki müşavir atamalarına son verirler, (ki bunun bile onların yetkisinin dışında olduğunu düşünüyorum). Belki bazı harcamalardan tasarruf ederler. Ama yaşadığımız korkunç pahalılık ve yoksullaşmanın gerçek nedenleri bunlar mı?...
Aslında bu büyük mitingin neden “Toplumsal Yok Oluş” mitingi olarak tanımlandığını sorgularsak gerçeklere kolaylıkla ulaşabiliriz. Bu muhteşem kitleyle doğru hedefe yönelmeliyiz.
Kıbrıs Türk toplumunu yok oluşa sürükleyen KKTC hükümetleri mi?... Burada doğru adres KKTC hükümetleri değildir... Evet, KKTC hükümetleri iş birlikçilikleriyle, toplumun çıkarlarını emperyalist güçlere peşkeş çekmekle yok oluşumuza katkı koyuyor. Ama yok oluşumuzun temel nedeni, 1974 yılından bu yana işgal altında, boyunduruk altında yaşıyor olmamızdır.
KKTC hükümetleri TL’deki devalüasyonu kontrol altına alabilir mi? TL’nin faiz politikasını değiştirebilir mi? Yapamaz! Bunları geçelim.
Peki asgari ücreti en düşük memur maaşına endeksleyebilir mi KKTC hükümetleri? Kuzey Kıbrıs'ta dövize endeksli bir muhasebe sistemine geçebilir mi? Burasının AB toprağı olduğu varsayımından hareket ederek, AB ile koordineli bir şekilde Kuzey Kıbrıs'ta Euro kullanmaya geçebilir mi? TL’yi tedavülden kaldırabilir mi?...
KKTC hükümetleri bunların hiçbirini yapamaz... Neden? Çünkü irade Kuzey Kıbrıs halkında değil de ondan! Çünkü Kıbrıs'ın kuzeyinde, Türkiye tarafından 48 yıldan beri sistemli bir yoksullaştırma politikası, “Aç bırak, itaat etsin” politikası uygulanmaktadır.
Hiç kuşkusuz KKTC hükümetleri de iş birlikçilikleriyle önümüzdeki engellerden biridir... Ama sorunlarımızın asıl kaynağı 48 yıldır süren işgaldir. 48 yıldır uluslararası hukukun dışında, uluslararası toplumdan tecrit edilmiş bir ortamda, Anglo-Amerikan emperyalizmi ve Türkiye egemen sınıflarının elinde rehin pozisyonundayız. İşgal sona ermeden, Kıbrıs'ta barış sağlanmadan Kıbrıs Türk toplumunun varlığını korumak mümkün değildir. Kıbrıs sorununun çözümünü hedef almadan, Türkiye'nin Kıbrıs'a karşı savaş ilanını geri çekip işgali sona erdirmesini sağlamadan ne karnımız doyacak, ne de aşırı pahalılık sona erecek! Açlık sınırında yaşamaya mahkum kalacağız. Bu sebeple, mücadelemizin bir numaralı hedefi barış ve çözüm olmalıdır!
5 Nisan 2022, Avrupa gazetesi
Yorumlar
Yorum Gönder