Bir kitabın düşündürdükleri: Çıkmaz Sokak - Uğur Mumcu (2)

1950’li yılların ortalarından bu yana, bireysel terörizmin, maceracılığın ve anarşizmin dünyada ve Türkiye'de yaygınlaşmasının temelinde revizyonizm ve modern revizyonizm vardır. Özellikle 68 ve 78 kuşakları olarak göklere çıkardığımız kuşakların hem kendisi hem de eylemleri, ideolojik olarak modern revizyonizmden beslenmiştir.  

Stalin’in ölümünden sonra dünya komünist hareketinde yaşanan büyük siyasal ve ideolojik karmaşa, bugün hala devam etmektedir. Bir yandan Kruşçev-Brejnev döneklerinin sözde reformlarıyla Sovyetler Birliği'nde sosyalist inşa çalışmaları sabote edilirken, karşı devrimci modern revizyonist TİTO çizgisine iade-i itibar yapılırken, öte yandan bu çizgiden özünde farklı duruşları olmayan Mao Tse Tung ve Enver Hoca'nın Kruşçev-Brejnev revizyonizmine karşı mücadele etme görüntüsü altında, ama çok benzer revizyonist pozisyonlardan Sovyetler Birliği'nin altını oymaları, hem SSCB’de geriye dönüş sürecini hızlandırmış, hem de uluslararası komünist hareketi büyük bir kaosa ve parçalanmaya sürüklemiştir. Bu gelişmelerin farkında olmayan o zamanın devrimci gençliği de Castro ve Che gibi küçük burjuva devrimcilerinin anti marksist çizgileri ve mücadele yöntemleriyle başarıya ulaşabilmenin hayali peşinde gerçekten de çıkmaz sokaklara sürüklendi.

Bugüne kadar hep devrimci cesaret ve kahramanlık olarak düşündüğümüz veya öyle sandığımız eylemlerin, aslında siyasi bilinçsizlik ya da yetersizlik nedeniyle yapılmış naif hatalar olduğunu bu kitap sayesinde anladım.

70’li yıllarda bizim de siyasi ideolojik olarak benzer hatalara  olarak düştüğümüzü, eylemsel hatalardan ise kıl payı uzak durduğumuzu fark ederek irkildim.

Örneğin bir Kızıldere olayında Mahir Çayan ve arkadaşlarının rehin aldıkları 3 İngilizi aslında öldürmek gibi bir niyetleri olmadığı halde öldürmeleri, ve fakat buna karşılık kendilerini doğru dürüst savunma fırsatı bile bulamadan can verdiklerini bu kitap sayesinde ayrıntılı bir şekilde öğrendiğim zaman ne kadar üzüldüğümü anlatamam. Böylesine askeri sayılabilecek bir eylemi neredeyse plansız, gelişigüzel bir şekilde uygulayan bu genç devrimciler, aslında silahlı çatışmanın ne olduğunun bilincinde bile değildi diye düşünüyorum.

Daha 16 yaşımdayken 1974 Temmuzunda Kıbrıs'ın küçük bir köyünde silahlı çatışma içinde bulunma talihsizliği yaşadığım için, Mahir Çayan ve arkadaşlarının ne kadar acemice bir askeri operasyona kalkışmış olduğunu; aslında askeri bir operasyon değil, intihar operasyonu yaptıklarını çok iyi görebiliyorum.

30 Ocak 2021, Avrupa gazetesi


Yorumlar

Popüler Yayınlar