Kıbrıs’ın Kuzeyinde Siyasal ve Ekonomik Sorunlar (2)

Üretici güçlerin gelişmesi üretimde bolluk elde edebilmemiz için maddi koşulları yaratmış olmasına rağmen kitlelerin işsiz kalması ve temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak durumda olması, piyasalarda sürekli ürün fazlasına, ürünlerin elde kalmasına yol açıyor. Özünde bu durum, ihtiyaç fazlası üretimden değil, ihtiyaç olduğu halde vatandaşların alım gücü olmadığı için talepte bulunmamasından, yani ihtiyaçlarını satın alamamalarından kaynaklanmaktadır... Buna karşı önlem almak yerine, emperyalist mali oligarşi, 20. yüzyılda yaşanan Sovyet ve sosyalizm deneyimlerinden dolayı işçi sınıfının iktidarı ele geçirmesinden korktuğu için, "liberal ekonomik önlemler" olarak tanımladığı bir dizi önlemle iktidarını koruma telaşı içine düşmüştür.

Buna göre, toplumsal üretimin gerektirdiği üretim ilişkilerinde toplumsallaşma yerine, dünyanın her tarafında mevcut kamu işletmelerini de özelleştirme adı altında yok etme veya güçlü sermaye gruplarına peşkeş çekmektedirler. Buna paralel olarak işçi sınıfının örgütlülüğünü dağıtmak için sendikaları çökertme ve zayıflatma çabası içine girilmiştir. Kamu harcamalarını iyice kısarak sağlık ve eğitim hizmetlerini de özelleştirip paralı hale getirmeye başladılar... Böylece eğitim ve sağlık, kısacası yaşama hakkı da sadece parası olanın yararlandığı bir imtiyaz haline dönüştürülüyor.

Emperyalist dünyada yer alan bu gelişmeler sayesinde uzun yıllardan bu yana ekonomik büyüme durmuş, hatta birçok ülkede gerilemiş durumdadır. Alınan tüm önlemlere rağmen, emperyalist sistemin içine düştüğü ekonomik bunalımdan kurtuluş mümkün olmamıştır. 

Emperyalist ülkeler yıllardır kriz yönetimi ile yönetilmektedir. Bu krizden tek çıkış yolu, üretimdeki toplumsallaşmaya uygun olarak üretim ilişkilerinde de özel mülkiyetin kaldırılması, mülkiyetin ve sermayenin de toplumsallaşmasıdır. Ancak bu burjuvazinin de sonu demek olduğu için, bunalımdan çıkış yolu olarak burjuvazi dünyanın her tarafında çareyi siyasal ve toplumsal olaylar çıkararak, kaos yaratarak, ve nihayet sonucunu bile kestirmekten aciz oldukları savaşlar çıkararak aramaktadır. Günümüzde işte bu yüzden  dünyamızın her köşesinde savaşlar, siyasi darbeler, ve uluslararası alanda her türlü baskı ve zorbalıkla karşı karşıyayız.

Kıbrıs'ımız da hiç kuşkusuz dünyada yaşanan bu olumsuzluklardan, emperyalist burjuvazinin dalaşmalarından payına düşeni fazlasıyla almış, fazlasıyla mağdur olmuş bir ülkedir.

Uluslararası alanda var olan ekonomik kriz Kıbrıs’ı da etkilemektedir. Biz savaşları ve bunun acı etkilerini daha 20. yüzyılın ortalarında yaşadık. Bunlardan kaynaklanan sıkıntıları hala çekiyoruz. Ayrıca, 20. yüzyılın sonundan itibaren gelişmekte olan bilgisayar teknolojisinin yol açtığı işsizlik, alım gücü zaafiyeti, sağlık ve eğitimde yaşanan sorunların tamamını birebir yaşıyoruz.

Dünya kapitalizminin genel sorunlarından kaynaklanan bu sorunlar, adamızın kuzeyinin Türkiye Cumhuriyeti'nin işgali altında bulunmasının yarattığı koşullarda daha da derinleşmektedir.

Kendisi az gelişmiş bir ülke olarak emperyalist boyunduruk ve tahakküm altında bulunan Türkiye'nin burjuvazisi, Kıbrıs'ın kuzeyini ilhak etme hedefiyle hareket etmektedir. Bu politika 1964 yılından bu yana Kıbrıs Türk toplumunu ve 1974’ten itibaren de Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan halkı uluslararası hukukun dışında bırakmıştır. Bir vilayete dönüştürme çabası içerisinde, Türkiye burjuvazisi, Kuzey Kıbrıs'ı bir sömürge idaresine dönüştürmüştür.

(...devamı)

9 Şubat 2021, Avrupa gazetesi


Yorumlar

Popüler Yayınlar