Kıbrıs’ın Kuzeyinde Siyasal ve Ekonomik Sorunlar (4)

Ankara'ya bağımlılığın bir başka dezavantajı da, yerel yöneticilerin ve bürokrat /teknokrat kadroların belirlenmesindeki uygulamalardır.

Ankara göstermelik de olsa KKTC makamlarında kendi sözünden çıkmayacak işbirlikçilerin seçilmesine ve görevlendirmesine özellikle dikkat etmektedir. Bu amaçla da gerek devlet gerekse yerel yönetimlerin (belediyelerin) kadrolarını kendi yandaşlarına oy verebilecek kimselerle doldurmaktadır. Seçimlerde istediklerini elde etmek uğruna, liyakata değil patronaja dayalı bu uygulamalar ve ihtiyaç fazlası personel alımlarıyla kadrolar o kadar şişirilmiştir ki; ne devletin, ne de yerel yönetimlerin mali kaynakları personel ödemelerine yetmemektedir. Seçimlerde destek elde etmek uğruna yapılan bu istihdamlarda da artık tıkanıklık başlamış durumdadır. Binbir vaat verilerek işe alınan bu insanlara maaşları gününde ödenmemekte, bazen aylarca süren gecikmeler yaşanmakta, çalışanların sosyal sigorta ve ihtiyat sandığı ödemeleri yapılamamaktadır. Bu durum, zaten üretimden koparılarak asalak ve icazet altındaki bir memur topluluğuna dönüştürülen toplumumuzda piyasaların daha da daralmasına, ekonomik sıkıntıların daha da artmasına yol açmaktadır.

Peki tüm bu güçlükler karşısında neler yapılabilir? Halkın yaşam koşullarını rahatlatabilmek için nasıl bir çözüm arayışı içine girmeliyiz?...

Bu sorunun yanıtını vermeden önce şu noktayı da teslim etmek zorundayız: TC’ye bağlı sömürge bir yapı tarafından yönetilmekte oluşumuz, Ankara’daki her hükümet değişikliğinde, oradaki iktidarların çıkarları ve yönetim anlayışları çerçevesinde değişen çok istikrarsız bir yapıya sahip olmamız sonucunu doğuruyor.

Kuzey Kıbrıs'a kendi halkının iradesini yansıtan bir irade, uzun vadeli ve kolay değişmeyen yasalar, bu yasaları uygulayabilecek liyakate dayalı işbilir kadrolar ve bu yasaların uygulanmasını denetleyebilecek bir mekanizma gereklidir.

Ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin adanın kuzeyindeki işgalci varlığı ve adanın kuzeyini ilhak etme hedefine yönelik girişimleri, tüm bunların gerçekleşmesinin önünde engeldir.

Bu durumda Kıbrıs'ın kuzeyinde yaşayan halkın/Kıbrıs Türk toplumunun egemen ve demokratik bir toplumsal yönetime sahip olabilmesi için, adanın tamamının ve bu bağlamda da kuzeyin siyasi statüsünün uluslararası hukuk içerisinde belirlenmesi gereklidir.

Bugünkü konjonktürde bu iş BM üzerinden elde edilmeye çalışılmaktadır, ama bu da yarım asırdan uzun bir süredir başarılamamıştır. Çünkü emperyalist büyük güçlerin Kıbrıs sorununu çözmeye niyeti yoktur. Böylesi bir çözümü elde edebilmek için, Kıbrıs halkının kendi kaderini eline alarak emperyalist güçlere karşı güç birliği ve dayanışma içerisinde etkin bir mücadele vermesi gereklidir. Kıbrıs halkının bu mücadelede Britanya, Türkiye ve Yunanistan halklarının desteğini de alabilmesi başarı için çok önemli olacaktır. 

Bana göre bu noktada Kıbrıs sorununu çözme mücadelesi de bu bağlamda ele alınmalıdır. BM üzerinden herhangi bir çözüme ulaşılamayacağı artık belli olmuştur. BM çerçevesinde yürütülen toplumlararası görüşmeler sadece statükoyu daha da güçlendirmeye yaramaktadır. 

Kıbrıs halkı bu adada barışa ve çözüme ulaşma mücadelesinin gerçek öznesi olmak için ayağa kalkmalıdır. Çözüm mücadelesini emperyalizmin işbirlikçilerine, Anastasiadis'lerle Tatar'lara bıraktığımız sürece, çıkmaz sokaklarda binbir sıkıntı ve yokluk içinde yaşamaya devam edeceğiz...

Kıbrıs sorununu çözebilmek icin artık halkımızın etkin bir şekilde katılacağı devrimci mücadele yöntemleri üzerine kafa yormanın zamanı gelmiştir. 

(SON)

16 Şubat 2021, Avrupa gazetesi


Yorumlar

Popüler Yayınlar