AKP'nin Kirli Savaşı

Suriye’de mini bir dünya savaşı sürüyor. Büyük petrol tekellerinin çıkarları uğruna yürütülen bu savaş, bir paylaşım savaşıdır. Bu savaşta bir tarafta Türk ordusu ve onun silahlandırıp eğittiği Işidçi ve cihatçılardan oluşan “Suriye Milli Ordusu”; diğer tarafta Esad ordusu, İran ve Rusya var. Bu savaş iki taraflı haksız gerici bir savaştır. Bu savaşta desteklenecek taraf yoktur. Türk devleti kendi emperyalist çıkarları için Suriye’de bulunmaktadır.

Bir savaşta önce kimin saldırdığı, kimin kendisini savunduğu önemli değildir. Önemli olan savaşın ne için yapıldığı, hangi sınıflar önderliğinde, hangi amaçlarla, hangi siyasetin ürünü olarak yürütüldüğüdür.

Esad rejimi faşist bir rejimdir. Esad’ın yürüttüğü savaş, Suriyeli işçilerin, emekçilerin, emperyalizme karşı haklı savaşı değil; faşist, Arap ırkçısı Esad’ın Suriye’de hâkimiyet savaşıdır.

Rusya ve İran da kendi çıkarları için Suriye’de bulunmakta ve Esad rejimini desteklemektedir.

Türk devleti Suriye’de emperyalist büyük güç olan Rusya ve ABD’ye rağmen, onları karşısına alarak adım atamıyor. Attığı adımlar, işgal ettiği bölgeler, Rusya ve ABD emperyalizmiyle anlaşma temelinde gerçekleşti. Rusya ve İran ile Soçi ve Astana mutabakatları yapıldı. Bu anlaşmalarda İdlib için uzlaşmaya varıldı. Bu görüşmeler yapılırken aynı zamanda ABD ile de görüşmeler yapıldı. Patriot füzeleri istendi, NATO’nun hava desteği vermesi talep edildi.

Soçi Mutabakatı adı verilen anlaşmaya göre; Türk devleti İdlib’de cihatçı örgütlerin elindeki ağır silahları alarak gözlem noktaları oluşturacak, ve M4-M5 karayollarının güvenliğini sağlayacaktı. Türk devleti İdlib’de gözlem noktaları oluşturmasına rağmen anlaşmanın gereklerini yerine getirmedi. Bunun üzerine Esad ordusu Rusya ve İran’ın desteğinde saldırılarına ve hava bombardımanlarına hız verdi. Resmi rakamlara göre 33 Türk askeri bu bombardımanlarda hayatını kaybetti. Gerçek kayıpların daha fazla olduğundan endişe ediliyor.

Öyle görünüyor ki İdlib bu savaşın son halkası olacak. 2011 yılından bu yana devam etmekte olan bu savaşta artık sona yaklaşılmıştır. Türkiye, İdlib’in Esad rejiminin eline geçmesiyle, Afrin, Cerablus, El Bab gibi işgal ettiği bölgelerdeki varlığının da sona ereceğinden korkmaktadır. Bu nedenle ısrarla bölgede savaşa devam ediyor. Bu ısrarın Türkiye halkına çok pahalıya mal olacağı görülüyor.

Bunun yanında amacına ulaşabilmek için Türk devleti Suriyeli göçmenleri Avrupa Birliği'ne karşı bir şantaj unsuru olarak kullanmaya başladı. İdlib’ten kaçmak zorunda kalacak olan cihatcılar ve ailelerinin Türkiye’ye sığınmak zorunda kalacaklarını bahane ederek, göçmenleri Yunanistan sınırına gitmeye zorluyor. Ama Suriye'de yaratılan savaş, vahşet, can kayıpları ve göçmenlerden birinci derecede sorumlu olan emperyalist güçlerden biri olduğunu unutuyor.

Savaş propagandası yapmak ve savaşmak insanlık suçudur.

Suriye’nin geleceğine, Suriye’de yaşayan halklar karar vermelidir.

Bütün yabancı güçler Suriye’den çekilmelidir!

3 Mart 2020, Afrika gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar