İşçiler, Patronlar ve Basın Özgürlüğü!

Koronavirüs salgını nedeniyle hükümetin ekonomik tedbirleri arasında belediyelere yaptığı katkıdan %25 kesinti yapma kararı üzerine, BES'in greve gideceğini açıkladığını hatırlarsınız herhalde…

Her seyden önce, belediyelerin hükümet katkısından %25 kesinti yapılması yanlış bir karardır. Belediyelerin virüsle mücadelede oynadıkları rolden dolayı, bırakın kesintiyi, hükümet verdiği katkıyı artırmalıdır.

Ama bunun kavgasını belediyeler bizzat kendileri vermelidir, BES değil...

BES'in vermesi gereken esas kavga, çalışanlarının hizmetlerinin karşılığını alma ve giderek de iyileştirme kavgası olmalıdır; çalışanlarının hizmet yürütürken her türlü sağlık önlemlerinin alınarak güvenliklerini sağlama kavgası olmalıdır. Bu kavganın karşısındaki güç de belediye yönetimlerinin kendileri olmalıdır.

Aynı şekilde, hükümetin halihazırda faaliyetlerini durdurmuş veya durdurmamış medya çalışanlarını da maas katkısı kapsamına alması yerinde bir karardır. Hatta, 1500 TL yetmez, en az asgari ücret ödenmeli her bir basın çalışanına... Böylece medya patronları 1500 TL'nin üstünü tamamlamak zorunda kalmasınlar.

Ama bunun kavgasını medya patronlarının bizzat kendileri vermelidir, Gazeteciler Birliği değil, BASIN-SEN hiç değil ...

Basın Özgürlüğü sözkonusu ise, Gazeteciler Birliği ve BASIN-SEN'in öncelikle vermesi gereken esas kavga, basının tekelci patronlara bağımlılıktan kurtulması kavgasıdır. Buna bağlı olarak basın emekçilerinin ekonomik özgürlüğü gündeme gelmelidir. Bu bağlamda Gazeteciler Birligi ve Basın Sen’in kavgası, basın çalışanlarının hizmetlerinin karşılığını alma ve giderek de iyileştirme kavgası olmalıdır; çalışanlarının hizmet yürütürken her türlü sağlık önlemlerinin alınarak güvenliklerini sağlama kavgası olmalıdır. Bu kavgada karşılarına alacakları güç de medya patronları olmalıdır.

Bilindiği gibi, hükümet 5000 TL üzerinde maaş alan tüm devlet çalışanlarının ve emeklilerin maaşından kesinti yapılmasını kararlaştırmıştı. Bu karar mart ayı sonunda hayata gecirilmistir. Bu haksız karara karşı çıkanlar oldu mu? Kamuda örgütlü sendikaların çoğu, “Biz elimizi taşın altına koymaya hazırız!” diyerek, ta baştan kabul etmiş olmadılar mı bu kesintileri?

Güya bazıları birtakım sartlar koydular! “İşverenler de, hele de büyük işverenler de elini taşın altına koyarsa biz fedakarlık yapmaya hazırız” demişlerdi! Peki ne oldu? Patronlar elini taşın altına koydular mı? İşverenler, bankacılar, tüccarlar veya medya patronları karşı çıktılar mı bu kesintilere? Hayır!

Tersine, mesela bankacılar, gariban memurdan kesilirken kendilerine borç taksitlerini, ne de faizlerini almamayı bile kabul etmemişler, ötelemeyle yetinmişlerdir.

Mesela tüccarlar ne yapmıştır? Bırakın memurdan kesinti yapılmasına karşı çıkmayı, pazarladıkları mallara astronomik zamlar yaparak, maaşı zaten azaltılan memura ve işsizliğe itilmiş işçilere bir tokat da onlar atmıştır.

Tüm bunlara karşın sendikaların tepkisi ne oldu? Üyelerinin tırpanlanan haklarını korumak için parmaklarını kıpırdatıyorlar mı?

Böylesi bir ölüm kalım ortamında bile, patronlar sadece sermayelerini kurtarma peşindedir. İnsan hayatına zerre kadar kıymet vermedikleri, salgının zirvede olduğu bu ortamda bile işçi ve emekçileri çalışma yaşamina dönmeye zorlamalarından bellidir.

İşçiyle işverenin aynı tutulduğu, aynı muameleye tabi kılındığı hangi kapitalist yapıda görülmüştür?... Saflık zamanı değildir! Emekçileri ile patronlar aynı gemide değildir!

18 Nisan 2020, Afrika gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar