Nefret Söylemleri Egemenlere Hizmet Eder

"... Gerçek şu ki, İngiltere'nin tüm önemli sanayi merkezlerinde İrlandalı ve İngiliz proleterler arasında belli bir düşmanlık vardır. Sıradan bir İngiliz işçisi, yaşam kalitesinin ve ücretlerinin düşmesine yol açan bir rakip olarak İrlandalı işçiden nefret eder. Ona karşı aynı zamanda ulusal ve dini düşmanlık (antipati) hisseder."

"İngiltere içindeki iki proleter grup arasındaki bu düşmanlık, iktidarlarını korumalarının gerçek sırrının bu bölünmede olduğunu iyi bilen İngiliz burjuvazisi tarafından suni olarak yaşatılmakta ve teşvik edilmektedir." (Karl Marx, 1. Enternasyonal Belgeleri)

Bu tür ayrıştırıcı söylemleri emperyalist burjuvazi ve onların ideologları bilinçli bir şekilde teşvik etmektedir. Halk kitlelerinin, gençliğin, işçi ve emekçilerin, etnik, dini ve kültürel değerler üzerinden birbirine düşürülmesi, sadece hakim sınıflara, burjuvalara yarar.

Her zaman aklımızda tutmamız gereken bir olgu vardır: Bugünün dünyasında insan toplumunun gelişiminin ana ekseni emek ve sermaye arasındaki çelişkidir. Tüm doğru ve sağduyulu siyasetlerin nihai amacı işçi sınıfının ücret köleliğinden kurtuluşu olmalıdır.

2. Dünya Savaşı'ndan sonra Ortadoğu'daki egemenliğini korumak için Anglo-Amerikan emperyalizmi Filistin'le beraber Kıbrıs'a da el attı. Önce Türkler-Rumlar arasında nefret söylemleri başladı. Yüzyıllarca kardeş gibi geçinen çok uluslu bir halk birbirine düşürüldü. 1974 'ten sonra yapılan etnik temizlikten sonra adanın kuzeyi Türklerden güneyi de Rumlardan oluşan homojen yapılara dönüştü.

Şimdi de Kuzeyde Kıbrıslı-Türkiyeli kavgası yaratıldı. Güneyde de yabancı işçi ve göçmenlere karşı aşırı ırkçı söylemler geliştirildi. Kıbrıs'ta Kıbrıslı Türk ve Türkiyeli işçiler, emekçiler ve son yıllarda öğrenciler arasında yaratılan nefret söylemleri de emperyalist burjuvazinin bilinçli olarak geliştirdiği bir olgudur! Kıbrıslı Türk işçiler ve halk, Türkiyeli işçileri ve genel olarak Türkiye’den gelen halkı rakip görür. Onlara karşı ulusal, dini ve kültürel tepkileri de vardır. Türkiyeli işçiler ve halk da Kıbrıslıları bu nedenlerle sevmez... Üstelik ülkelerinin Kıbrıs'ın yarısını elinde tutmasını da gurur vesilesi sayarlar. Bu şekilde davranmakla da aslında kendi burjuvalarının Kıbrıs'taki hakimiyetini sürdürmesine istemeden de olsa destek olmak suretiyle kendi kurtuluşlarını da engellemiş oluyorlar.

Çünkü başka ulusları köleleştiren bir ulus özgür olamaz!

Egemenler bu durumu keyifle izleyip teşvik ediyorlar.

Bu sorunu etki tepki yoluyla çözemeyiz. Bunu bilinçli mücadeleyle aşacağız...

Evet, Türkiye Kıbrıs'ın kuzeyini işgal etti. Kıbrıs Türk toplumunu rehin tutuyor... Taşıdığı yasa dışı nüfus ve yürüttüğü kültürel hegemonya politikasıyla asimile ediyor. Bunlar doğru... Ama bunun suçlusu Türkiyenin emekçi halkı değildir... Unutmayalım ki Türk devleti kendi halkını da ezen emperyalist bir devlettir. Bize düşen Türkiyeli ve Kıbrıslı emekçiler arasında yaşanan bu olumsuzlukların nedenlerini yüzeye çıkarmaktır. Bu sorun böyle aşılabilir. Ortak bir amacımız olmalı. O da hem Türkiye'nin hem de Kıbrıs'ın emperyalist ve işbirlikçi burjuvazinin boyunduruğundan kurtulabilmesi için kardeşçe ve dayanışma içinde mücadele etmektir.

2 Haziran 2020, Afrika gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar