Sillirgayla Yaşamayı Öğrenmek!

Sillirga Kıbrıs Rumcasında tavuk boku demek! Biz kibar olsun diye tavuk dışkısı diyelim.

Son yıllarda dikkatimi çekiyor, yaz ayları başlarında Gönyeli ve Alayköy halkı ve Lefkoşa'nın bu bölgelere yakın semtlerinde oturan insanlarımız dayanılmaz kokulardan şikayet ediyorlar. Yaz aylarında kapılarını açamaz, serinde oturamaz olduklarından dert yanıyorlar. Nedense sağır sultanın bile duyduğu bu konu, bizim uluslararası hukuk dışındaki idaremizde hiçbir yankı bulmadı!

Acaba hukuk dışı olmak böyle bir şey mi?

Bizimkiler duymadı ama Kıbrıs Cumhuriyeti idaresi, yani nam-ı diğer GKRY duydu. Meğer kokular Lefkoşa Rum kesiminde de bazı semtlerden duyulabiliyor ve halkı huzursuz ediyor. GKRY uluslararası hukuk dışında olmadığından mıdır nedir, konuya ilgi duydu ve BM’yi aracı koyarak olan biteni, kökünü kaynağını öğrenmeye çalıştı. Üstelik çirkef yataklarının yerlerini tespit ederek görüntü almayı da başardılar. Çarşamba gecesi bu konu Güney Kıbrıs’ın tüm televizyonlarının ana haber bültenlerinin baş haberleri arasındaydı!

23 Eylül 2019 tarihinde Kıbrıs Time’da yayınlanan yazısında Hakan Oran tavuk dışkısıyla ilgili çok önemli bilgiler verdi. Bu yazıdan aktarıyorum:

“Tavuk dışkısı çevreye yaydığı anormal pis kökünün ötesinde, asit yağmurlarına neden olarak önemli çevresel sorunlara yol açabiliyor. Dışkıda bulunan hastalık etmeni mikroorganizmalar rüzgarla daha geniş alanlara yayılabiliyor.

Biyolojik Oksijen Gereksinimine (BOG) göre, tavuk dışkısının evsel atıklara göre çevreyi 50 kat daha fazla kirlettiği söyleniyor.

Sorumsuzca çevreye dökülen tavuk dışkıları aynı zamanda sinek, kene gibi böceklerin önemli bir üreme alanına dönüşüyor ve bu böcekleri yemek için gelen kuşlar tarafından çevreye çeşitli hastalıklar yayılabiliyor.

Bakteriyel faaliyetler sonucunda, gübreden hidrojen sülfür, karbondioksit, amonyak ve metan gibi dört önemli gaz açığa çıkar. Çıkan gazlara bağlı olarak önce zayıf, birkaç saat sonra ise keskin bir koku çevreye yayılır.

Açığa çıkan gazlardan hidrojen sülfür gazı, çürük yumurta kokusuna sahip, havadan ağır, çukurun dibinde bulunan, yanıcı ve solunum felci yapabilen tehlikeli bir gazdır. Kükürt ihtiva eden her türlü organik maddeden (albüminli, proteinli) diğer gazlarla birlikte açığa çıkar. Bu gaz düşük yoğunluklarda bile tehlikelidir. İnsanlar, havadaki 2 ppb’lik düzeyini koklamakla algılayabilir. En yüksek tahammül edilebilir düzeyi ise 10 ppm’dir. Yaklaşık 20 ppm’lik düzey gözde irkiltiye, 50 ppm ciddi sağlık problemlerine, 1000 ppm ise şuur kaybı ve 1 saat içinde ölüme sebep olur.”

Hakan Oran bu yazısında ayrıca çevre yasasının ilgili hükümlerini de ayrıntılı olarak yayınladı. Onları bu köşeye almam mümkün değil. Ancak söz konusu tavuk dışkılarını gelişigüzel ovalara döken şirketin yasalara uygun hareket etmediği de aşikar!

Bu olayın sorumlusu olan firmanın bir arıtma sistemi kurarak bu rezalete son vermesi çok mu zor? Adamlar tekel konumunda! Milyarlarca lira kazanıyorlar. Bu durumda ortada bir devlet varsa buna karşı gerekli yaptırımları hayata geçirmek ve durumun tekrar etmemesi için de gerekli önlemleri almak zorundadır! Peki ama nerede böyle bir devlet? Ben göremiyorum! Siz görebiliyor musunuz? Acaba bizden sillirgayla yaşamayı öğrenmemizi mi bekliyorlar?!

20 Haziran 2020, Afrika gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar