Kuzeyin Emekçileri

Pandemi önlemleri çerçevesinde evde kapalı kaldığımız sürede ağırlıkla Güneyde çalışan ve iş yerlerine gidemeyen emekçilerin durumunu konuştuk. Kuzeyin emekçilerinin durumunu yeterince öne çıkarmadık.

Halbuki Kuzey Kıbrıs'ta güneydekilerden çok daha düşük maaş ve ücretlerle çalışan işçiler daha büyük mağduriyet yaşadı.

Güneyin emekçilerine hiç değilse güneydeki devlet yeterli sayılabilecek bir destek verdi. Bu destekten sigortasız ve kaçak çalışan işçiler yararlanamadı... Ama normal koşullarda çalışan işçiler kapalı kaldığımız dönem boyunca Kıbrıs Cumhuriyeti'nin sağladığı maddi katkıdan yararlandı.

Öte yandan Kuzeyin emekçilerine kapalı dönemde sadece 1500 TL'lik bir katkı verildi. O da çalışma izni ve sigortası olanlara... Kaçak ve sigortasız olan çalışanlar bundan yararlanamadı.

Şimdi sokağa çıkma yasağı kalktı. Her taraf sözde açıldı. Ama pratikte bir çok iş yeri açılamıyor. Küçük iş yerleri ve işletmeler perişan durumda... Henüz seyahat kısıtlamaları kaldırılmadı. 1 Temmuz'da kaldırılacağı söyleniyor. Turist yok... Oteller boş, çarşı boş. Güney Kıbrıs ile Kuzey arasında geçişlerin serbest kalması için ortak sağlık komitesinin olumlu raporları var. Ama siyasi nedenlerle geçişler hala kapalı tutulduğu için Güneyden gelen de yok.

Çarşılar sözde açık ama pratikte siftah yok. Bu durumda birçok işçi iş başı yapamamış durumdadır.

Güneyde turizm alanına devlet 6 milyon euroluk bir ek yatırım yaparak destek veriyor. Kuzeyde tık yok. Aslında işçilerin, çalışanların ve esnafın mağduriyeti çok büyük olmasına rağmen, asıl sorgulanması gereken Kuzeyde gerçekten işlerliği olan bir devletin varlığıdır! Uluslararası alanda bir alt yönetim olarak kabul gören Kuzeydeki idarenin alt yönetimliği, ve hatta sömürge yönetimi olarak bile varlığı sorgulanabilir.

Neden bu hallere düştük, nasıl düşürüldük? Bu durumun sorumlusu kimlerdir?

Hiç kuşkusuz bu durumun bir numaralı sorumlusu gelmiş geçmiş Ankara hükümetlerdir. Kıbrıs Türk halkının iradesine saygı duymayan, adanın kuzeyini bir sömürge olarak gören ve o şekilde yöneten Türk egemen sınıfları, Kıbrıs Türkünü bilinçli bir program ve uygulama ile muhtaç ve aciz duruma düşürmüştür.

Ama yerli iş birlikçilerin sorumluluğu da az değildir. Ankara hiçbir dönemde Kıbrıs Türk toplumu içerisinde, kendilerine bahsedilen yağlı kemikler karşılığında iş birlikçiler bulmakta zorlanmamıştır. Bu iş birlikçilerin Kuzey Kıbrıs seçimlerinde kazanması ve bunlar üzerinden yönetimin hep Ankara'ya bağımlı kalması sağlanmıştır.

Çoğunluğu üst düzey bürokrat ve siyasilerden oluşan bu iş birlikçilerin dolgun maaşları sayesinde tuzları kuru. 10 ay daha eve kapansanlar umurlarında olmaz.

Ama dar gelirli işçi ve emekçiler bu süreçte çok sıkıntı çekti ve çekmeye devam ediyorlar.

İşçiler açısından bu süreçte önemli bir eksiklik, onları tek bir çatı altında örgütleyemememizdir. Güneyin emekçileri örgütlendiler; ama Güneyde çalışan emekçilerimizin çalışma izinsiz ve sigortasız olanları ile Kuzeyde çalışan emekçilerimizin çalışma izinsiz ve sigortasız olanları kapanma döneminin en mağdur kesimidir. Onların sorunları ortak, muhatapları da doğal olarak yaşadıkları bölge olan Kuzeydeki idaredir. Ancak bu iki işçi kesimini ortak bir mücadelede birleştirmek mümkün olmadı.

Kanaatimce bunun için henüz geç değildir.

COVID-19 tehlikesi ve beraberinde getirdiği sorunlar henüz geçmemiştir.

Sorunların, özellikle işçilerin sıkıntılarının daha da büyüyeceğini şimdiden öngörebiliyoruz.

Daha fazla geç kalınmadan, işçilerin ortak bir çatı altında örgütlülüklerini pekiştirmelerinde yarar vardır.

13 Haziran 2020, Afrika gazetesi

 

Yorumlar

Popüler Yayınlar