Bu Yangınlar Tesadüf mü?
Bu yazıyı yazmak için masa başına geçtiğim zaman çok keyifliydim. Sizlere bu sefer iç açıcı konulardan, hatta Korona virüsünün faydalarından bahsetmeye niyetliydim. Ama kaleme sarılmadan önce bugün etrafta neler oluyor, ne haberler var diye Facebook’u bir tarayayım dedim ve bir anda moralim sıfırlandı... Tepebaşı - Kalkanlı arasındaki bölgede yaşanan yangın haberiyle sarsıldım. Ülkemizin en güzel orman alanlarından biri daha mahvoldu... Bu bölge içerisinde bulunan tarihi zeytin ağaçları yok oldu. Halbuki pazar sabahı 9 haftalık ev izolasyonundan sonra ilk kez güzel bir pazar gezisine çıkmıştım.
Korona salgını günlerini hasbel kader Güney Kıbrıs'ta geçiren Türkçe konuşan Kıbrıslılardan biri olarak, 17 Mayıs Pazar sabahı Limasol ve Baf köylerinde geziye çıkmıştım. Paramal ve Evdim plajlarını gezdikten sonra Dimi plajında denize girdim. Ardından Limasol kazasına bağlı terk edilmiş Türk köylerinden Yerovasa ve onun ikiz kardeşi sayılan Trozena köylerini gezdim. Trozena’daki muhteşem pınarbaşını ve bu pınarın sularından oluşan, bana göre Kıbrıs’in en güzel şelalesi olan Trozena şelalesini gördüm. Bugün size bu güzelliklerle beraber buraların siyasal geçmişini anlatmaya niyetliydim. Ama yaşanan felaketler karşısında bu konuda yazmayı düşündüklerimi ertelemek zorunda hissediyorum kendimi!
Pazar sabahı havanın rüzgârlı olduğunu fark ederek arkadaşımla planladığımız geziyi ertelemeyi düşünmüştüm. Fakat kararımızı değiştirmedik ve yola çıktık. Limasol yolunun Gagoraca mevkii civarına yaklaşırken yükselen dumanlar ve polis kontrolüyle, etrafta bir yangın olduğunu fark ettik. Henüz daha büyümeden biz yangının içinden geçtik. Bizden sonra yol trafiğe kapatıldı. Yangının aynı bölgede beş altı farklı noktada sürdüğü fark ediliyordu. Rüzgar da yangını güçlendiriyordu. Yani bu talihsiz olayla başladığım günü çok daha güzel bir ortamda sürdürüp eve gelince, kuzeydeki yangın haberi keyfimizin içine iyice tuz biber ekti.
Halbuki tam da koronanın faydaları üzerinde durmaya kararlıydım. İnsanların eve kapatılmasıyla doğaya verilen tahribatın birkaç ay için de olsa büyük ölçüde azaldığını, hatta doğanın bir çok yerde kendi başına yaralarını sarmaya başladığını, başka kaynaklardan okuduğum yazılardan sizlere aktarmak niyetindeydim. Ama insanı sokağa saldığımız andan itibaren felaketler de başladı...
Dikkat ediyorum yaz aylarının sıcak günlerinde ne zaman hava rüzgârlı olsa yangın çıkar. Bu mübarek yangın nedense rüzgarsız günlerde hep saklıdır. Ama rüzgar oldu mu, hem de bir yerden değil, dört beş yerden birden fırlayıverir. Bu bir tesadüf mü acaba; yoksa bazı fırsatçıların, üç beş kuruşluk menfaat uğruna gerçekleştirdikleri bir ihanet mi?... Bunun araştırılması ve gerçeklerin ortaya çıkarılması gerek. Böyle bir şey varsa, doğaya yapılan bu sabotajların suçluları vatan hainleridir ve vatan hainleri olarak yargılanmalıdırlar!
Korona salgını günlerini hasbel kader Güney Kıbrıs'ta geçiren Türkçe konuşan Kıbrıslılardan biri olarak, 17 Mayıs Pazar sabahı Limasol ve Baf köylerinde geziye çıkmıştım. Paramal ve Evdim plajlarını gezdikten sonra Dimi plajında denize girdim. Ardından Limasol kazasına bağlı terk edilmiş Türk köylerinden Yerovasa ve onun ikiz kardeşi sayılan Trozena köylerini gezdim. Trozena’daki muhteşem pınarbaşını ve bu pınarın sularından oluşan, bana göre Kıbrıs’in en güzel şelalesi olan Trozena şelalesini gördüm. Bugün size bu güzelliklerle beraber buraların siyasal geçmişini anlatmaya niyetliydim. Ama yaşanan felaketler karşısında bu konuda yazmayı düşündüklerimi ertelemek zorunda hissediyorum kendimi!
Pazar sabahı havanın rüzgârlı olduğunu fark ederek arkadaşımla planladığımız geziyi ertelemeyi düşünmüştüm. Fakat kararımızı değiştirmedik ve yola çıktık. Limasol yolunun Gagoraca mevkii civarına yaklaşırken yükselen dumanlar ve polis kontrolüyle, etrafta bir yangın olduğunu fark ettik. Henüz daha büyümeden biz yangının içinden geçtik. Bizden sonra yol trafiğe kapatıldı. Yangının aynı bölgede beş altı farklı noktada sürdüğü fark ediliyordu. Rüzgar da yangını güçlendiriyordu. Yani bu talihsiz olayla başladığım günü çok daha güzel bir ortamda sürdürüp eve gelince, kuzeydeki yangın haberi keyfimizin içine iyice tuz biber ekti.
Halbuki tam da koronanın faydaları üzerinde durmaya kararlıydım. İnsanların eve kapatılmasıyla doğaya verilen tahribatın birkaç ay için de olsa büyük ölçüde azaldığını, hatta doğanın bir çok yerde kendi başına yaralarını sarmaya başladığını, başka kaynaklardan okuduğum yazılardan sizlere aktarmak niyetindeydim. Ama insanı sokağa saldığımız andan itibaren felaketler de başladı...
Dikkat ediyorum yaz aylarının sıcak günlerinde ne zaman hava rüzgârlı olsa yangın çıkar. Bu mübarek yangın nedense rüzgarsız günlerde hep saklıdır. Ama rüzgar oldu mu, hem de bir yerden değil, dört beş yerden birden fırlayıverir. Bu bir tesadüf mü acaba; yoksa bazı fırsatçıların, üç beş kuruşluk menfaat uğruna gerçekleştirdikleri bir ihanet mi?... Bunun araştırılması ve gerçeklerin ortaya çıkarılması gerek. Böyle bir şey varsa, doğaya yapılan bu sabotajların suçluları vatan hainleridir ve vatan hainleri olarak yargılanmalıdırlar!
19 Mayıs 2020, Afrika gazetesi
Yorumlar
Yorum Gönder