Türkiye'nin Libya'da İşi Ne?

Şubat 2011’de başlayan Libya iç savaşı, Kaddafi iktidarının tasfiyesinden bu yana devam ediyor. Bu süreçte emperyalist güçlerin destekleyip silahlandırdığı iki farklı yönetim ortaya çıktı. 2014’te yapılan seçimlerin ardından Libya ikiye bölündü. Libya’nın doğusunda, Mısır sınırına yakın Tobruk'ta, Kaddafi’ye karşı isyan başladığında saf değiştiren, Kaddafi’nin eski generallerinden Halife Hafter, ülkenin yüzde yetmişini kontrol altında tutmaktadır. Merkezi Trablus'ta bulunan ve nüfusun yüzde yetmişini kontrol eden Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin başında ise Fays es Serrac bulunmaktadır. Ulusal Mutabakat Hükümeti, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, Türkiye, Avrupa Birliği ve uluslararası kurumlarca meşru kabul ediliyor. Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi ve General Hafter ise, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Fransa ve ABD tarafından destekleniyor. Rusya ise ikili oynuyor.

Libya iç savaşında taraf olan sömürgeci Türk devleti, TBMM’den geçirdiği tezkereyle Libya’ya asker göndermeye başladı.

Kuşkusuz, Türk burjuvazisinin ABD ve NATO’nun teşvik ve desteği olmadan meclisten Libya’ya askeri müdahalede bulunma kararı alabilmesi pek mümkün görünmüyor. Türkiye'nin Libya’ya asker göndermeye başlamasından sonra Rusya’nın da desteğiyle ülkede ateşkesin sağlanması, bölgede bir Rus-ABD uzlaşmazlığının varlığına işaret ediyor.

Türk burjuvazisinin emperyalist çıkarları için yürüttüğü işgal savaşlarından, işçilerin ve emekçilerin hiçbir çıkarı yoktur. Libya’da Türk askeri operasyonları, ateşkese rağmen güvenliğin ve istikrarın sağlanmasını değil, çatışmaların daha da artmasını tetikleyebilecek bir unsurdur. İşgalci güclerin varlığı, uzun vadede işgale karşı mücadeleyi engelleyemeyecektir.

Türkiye’de işçiler, emekçiler, ezilenler, bu işgale karşı çıkmalı, engellemek için mücadele etmelidir. Libya’ya emperyalistlerin, bölge devletlerinin her türlü dış müdahalesinin karşısında olmalıdır!

Emperyalistlerin “demokrasi ve özgürlük mücadelesinin desteklenmesi”, “sivil halkın katliamlardan korunması”, “istikrar ve güvenliği sağlamak” gibi hedefleri, çıkarlarının üzerini örtmek için kullandıkları maskeden başka bir şey değildir. Emperyalistlerin getirdiği demokrasi ve özgürlüğün ne biçim bir şey olduğunu, Irak, Afganistan ve Suriye örneklerinden biliyoruz.

Libya’daki iç savaşa asker göndererek doğrudan katılmak, Türk hakim sınıflarını, burjuvazinin siyasi temsilcilerini bölmüş görünüyor. Gerçekte bu bölünme suni bir bölünmedir. Burjuva muhalefet, AKP, MHP oyları ile tezkerenin rahatlıkla kabul edileceğini gayet iyi biliyordu. Türk tekelci burjuvazisinin bu somutta kendi oylarına ihtiyacı olmadığını biliyorlardı. Ola ki Libya savaşında işler ters giderse, AKP zayıflarsa, oy kaybederse, oylarını artırmayı, iktidar dalaşında güçlenmeyi planladıkları için tezkereye ret oyu verdiler.

Libya iç savaşına doğrudan katılmak, sadece “saray”ın siyaseti değil, emperyalist tekelci Türk burjuvazisinin siyasetidir. Erdoğan gitse de bu siyasette özde bir değişiklik olmayacaktır.

Bu savaş Türkiye halkının, Türkiyeli emekçilerin savaşı değil, Libya’daki paylaşımdan pay kapmak isteyen Türk burjuvazisinin savaşıdır! Emperyalist, gerici bir savaştır!

Türk devleti Libya’daki bütün güçlerini geri çekmelidir!

Bütün yabancı güçler Libya’dan çekilmelidir!

14 Ocak 2020, Afrika gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar