Halk Yeter ki Harekete Geçsin

Geçiş kapılarının bazılarının Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti tarafından bir haftalığına da olsa tek taraflı olarak kapatılması, Kıbrıs'ın her iki yarısında yaşayan halk içinde ciddi bir tepki yaratmıştır. Kuşkusuz her devletin halk sağlığı için, salgın hastalıklar karşısında tedbir alması gereklidir. Ama Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin ve onun başı Anastasiades’in bu kararı hiç de salgına karşı bir önlem gibi durmuyordu. Larnaka Havaalanı'nda yurt dışından, özellikle de Uzak Doğu, İtalya ve Yunanistan'dan gelen yolculara yönelik hiçbir kontrol yokken, Kıbrıs içindeki geçiş kapılarında alınan aşırı önlemler sırıttı. Bazı kapılar tamamen kapatıldı, bazıları da sözde açık kaldı; ama pratikte uygulamanın ilk günü olan geçtiğimiz cumartesi kapalıdan beter durumdaydılar. Kermiya kapısında güneyden kuzeye geçiş 5 saat gibi bir süre alıyordu.

Olay üzerine farklı yorumlar yapıldı. Sanırım en doğru yorumlardan birini Kıbrıs Sosyalist Partisi yapmış ve olayı şöyle sorgulamıştı;

1. Acaba Türkiye’nin Suriye'de bulaştığı haksız savaşa Avrupa tarafından destek verilmemesine tepki olarak, Avrupa’ya yönelik yaptığı mülteci tehditlerinden kaygılanarak mı geçiş noktaları tek taraflı olarak kapatıldı?
2. Bu girişim, gelecek yıl güneyde yapılacak olan parlamento seçimlerine yönelik siyasi yatırım amacıyla, sağdan ve faşist Elam taraftarlarından destek almaya yönelik midir?
3. Anastasiadis, kuzeydeki başkanlık seçimlerinde kendisi için daha yutulur lokma olarak gördüğü Tatar gibi adaylara milliyetçi cepheden destek vermek niyetiyle mi hareket etmiştir?

Nitekim kapıları kapatma kararını Anastasiades’in Elam ile yaptığı bir görüşme sonrasına denk getirdiği açıklandı.

Kıbrıs halkı, özellikle Rum halkı, çok kısa bir duyuruya rağmen geçtiğimiz cumartesi sabah kapatılan kapılardan Ledra/Lokmacı kapısının güney kanadında olayı protesto etmek için buluştu. Bazı sivil toplum örgütlerinin biraz da dostlar alışverişte görsün tarzındaki eylemi sırasında polis demir bariyerlerin açılmasına göz yumdu. Açılan kapıdan kitleler kimlik göstermeden geçti. Bu gelişme karşısında kapının kuzey kanadındaki polis de kitlelerin kimlik kaydı yapmadan geçişine göz yummak zorunda kaldı.

Bu olay gösteriyor ki, kapılarda kimlik göstermenin hiçbir önemi ve gereği yoktur. İstenirse kitleler üzerinde bir işkenceye dönüşen kimlik kayıtları ve çift taraflı sigorta uygulamalarına son verilebilir ve bu bir an önce yapılmalıdır.

Ledra kapısında polis bariyerinin kaldırılması için protesto gerçekleştiren küçük grubun üzerine Rum Milli Muhafız Ordusu askerleri de saldırtılmış, ve Rum askerlerinin yaptığı arbedeye direnen bir vatandaş ertesi gün tutuklanmıştır.

Bu Anastasiades hükümetinin ayıbıdır. Şimdi de Anastasiades bu olay üzerinden “ordu dokunulmazdır” propagandasıyla imajını düzeltmeye çalışıyor. Ordu hakim sınıfların çıkarlarını korumakta burjuva devletin elindeki bir araçtır. Halka karşı kullanılan orduların halk nezdinde ne itibarı ne de dokunulmazlığı olamaz. Ancak bu propaganda karşısında protestocu sivil toplum örgütlerinin geri adım attıklarını gözlemliyoruz. Açılması sağlanan Lokmacı barikatı aynı gün protestocular gittikten hemen sonra kapanmış ve o gün bu gündür hala kapalıdır. Bu da protesto organizasyonunun ciddiyetini sorgulamamıza yol açıyor. Halbuki böylesine zayıf bir protestoyla bile kolluk güçleri geçişleri halka açmak zorunda kalabiliyorsa, halk gerçekten harekete geçerse neler olabileceğini düşünebiliyor musunuz?

7 Mart 2020, Afrika gazetesi


Yorumlar

Popüler Yayınlar