İşgale Karşı Mücadelenin Zemini

Geçtiğimiz hafta içinde Sayın Akıncı’nın İngiliz The Guardian gazetesine verdiği demeç ve ardından TC yetkililerinden gelen sözlü saldırılar, Kuzey Kıbrıs’ın seçim gündemine bomba gibi düştü!

Akıncı’nın demeçlerinde olağan dışı bir tavır yoktu. Benzer şeyleri daha önce de söylemişti. Ama özellikle Devlet Bahçeli’nin ve AKP sözcüsünün provokatif demeçleri, farklı kesimlerin tepkisine yol açtı. İnsanımızda Türkiye'nin Kıbrıs Türkünü rehin tutmasına, asimile etmeye çalışmasına, dini baskılar uygulamasına karşı birikmiş bir tepki var. Bu tepki bir anda bir öfke patlamasına dönüştü. Hatta bazı arkadaşlarımız 26 Nisan'da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin işgale karşı yürüyüş ve mücadelenin zemini olacağını iddia edecek kadar ileri gittiler. Hayret ediyorum... Tartışmaların özünü anlamaktan bu kadar mı uzağız? Olayları ısrarla olduğu gibi değil de olmasını istediğimiz gibi görmeye devam ediyoruz!

Keşke Sn. Akıncı'nın şahsında seçim yarışı işgale karşı mücadele zeminine dönüşmüş olsa! Hiç tereddüt etmeden bu mücadelede yerimizi alırdık. 8 Şubat Cumartesi günü yayınlanan Afrika'daki köşe yazımda işgale karşı mücadelenin zemininin ne olması gerektiğini ortaya koymuştum.

Sizce bu mücadele zemini hazır mı? Tüm o aslan gibi kükremelerden sonra, "Pardon ama siz Akıncı'nın The Guardian'a mülakatını yanlış tercüme ettiniz herhalde" taktiği devreye girdi. Kahramanlık türküleri askıya alındı. Bu arada Türkiye'den eski büyükelçi Kaya Türkmen gibi bazı "sağduyulu" çevreler devreye girdi. Akıncı'ya karşı sert çıkışlarla başlatılan saldırıyı yumuşatma operasyonu başlatıldı.

Merak ediyorum, Ankara’daki burjuva iktidarlar Kuzey Kıbrıs’ta kendilerine kafa tutan bir cumhurbaşkanını veya bir liderliği kaç saat o görevde tutar?! Makama saygı gösterip müdahale etmeyeceklerine kaçımız inanıyoruz?

Doğrusu ben Kıbrıs Türk toplumuna lider olacak kişinin halkı için var olması gerektiğine inanıyorum. Ankara’nın hizmetinde bir iş birlikçi olmaması gerektiğine vurgu yapıyorum. Bu niteliklere sahip bir lideri desteklememiz gerektiğini söylüyorum.

Bunca sözlü hakarete ve saldırıya hedef olan bir başkan eğer gerçekten kendi halkının özgür iradesi için mücadele ediyorsa, açıkça işgale, asimilasyona, ve Ankara’nın iş birlikçiliğini yapmaya karşı çıkmalı, Kıbrıs Rum liderliği ile çözüm görüşmelerini Ankara’nın çizdiği çerçevenin dışına çıkarak yürütmeli, garantilere karşı çıkmalıdır. Bunların hiçbirini yapamıyorsa işin içinde bir iş var demektir!

Arıklı’nın geçenlerde BRT'de "Sıkışan Türkiye'nin Kıbrıs'ta adım atması gerekir ve bu adımı da Akıncı ile atabileceğini düşünen bazı iş çevreleri var Türkiye'de. İşte, Barış Pınarı meselesinde Akıncı'ya saldırı senaryosunu, özellikle Çakar olayını tezgahlayanlar bunlardı" gibisinden bir şeyler söylediğini hatırlıyorum.

Birebir bu kelimeleri kullanmamış olabilir, ama söyledikleriyle bunları anlatıyordu.

Bu durumda Arıklı'ya sormak lazım: Ahmet Çakar olayı senaryo idiyse, Erdoğan-Akıncı çatışması niye senaryo olmasın?

Çok dikkatli olmalıyız. Gelişmelerin yüzeydeki görüntüsüne aldanmamalıyız... Olayların perde gerisini doğru anlamaya çalışmalıyız.


11 Şubat 2020, Afrika gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar