Tükeniyor muyuz? (1)

Sosyal medyada bir çok insan cesaretle düşünce ve tepkilerini ortaya koymaktadır. Ne yazık ki bunların çoğu iş icraate gelince ortalarda yoktur.

Son zamanlarda sosyal medyada en çok rastladığım yakınmalardan biri de “Biz Kıbrıslılar tükendik, yok oluyoruz” şeklindedir.

Buna çare olarak da solda birlik önerileri, Kıbrıslıların birleşmesi ve varoluş mücadelesine girişmesi gibi öneriler var.

Bu konuyla bağlantılı olarak da "Kıbrıslılık" öne çıkarılıyor. Kıbrıslılar derken de genellikle Kıbrıslı Türkler kastediliyor.

Ben tüm sosyal sorunların sınıf mücadelesi temelinde ele alınmasına inanan biri olarak bu yaklaşımı doğru bulmuyorum. Ama bu konudaki düşüncelerimin ayrıntılarına geçmeden önce Kıbrıs sorununun ne olduğu ve nasıl çözülebileceğine ilişkin görüşlerimi okuyucuya aktarmak isterim.

Kıbrıs Sorunu diye bilinen sorun özünde mili bir sorundur. Yani milletler arası ilişkilerin düzenlenişi sorunudur. Milletler arası ilişkiler sömürüye ve zora dayalı ilişkiler mi olacak, yoksa birlikte kalkınmaya ve gönüllü işbirliğine dayalı ilişkiler mi olacak?

Dünyamız, emperyalist zincirin halkaları olan burjuva devletlerin oluşturduğu bir dünyadır. Bu burjuva şartlarda milletler arası ilişkilerin nasıl düzenlendiğine üstünkörü bir bakış bile şu tabloyu ortaya koyar:

a- Tüm bağımlı ve "bağımsız" (gerçekte kesinkes bağımlı) ulusal devletler yığınını ezen ve sömüren birkaç "büyük" devlet ve bu "büyük" devletlerin ulusal devletleri sömürme tekeli için hem kendi aralarında hem de bu ulusal devletlere karşı savaşımı.

b- Bağımlı ve "bağımsız" ulusal devletlerin" "büyük" güçlerin dayanılmaz baskılarına karşı savaşımı.

c- Ulusal devletlerin kendi ulusal topraklarını genişletmek için kendi aralarındaki savaşımı.

d- Her biri ayrı ayrı ele alınmış "büyük" güçlerin ve ulusal devletlerin kendi ezilmiş ulusal azınlıklarına karşı savaşımı ve bu ulusal azınlıkların onlara karşı savaşımı.

Tüm bunlar milletler arası ilişkilerin sömürüye ve zora dayalı olarak örgütlenmesinin kaçınılmaz sonuçlarıdır. Toprakların, fabrikaların vb. özel mülkiyeti sürdükçe, burjuvalar arasında bunların mülkiyetini sahiplenme kavgası sürdükçe, yani toplumların burjuvazi tarafından yönetimi ve örgütlenişi sürdükçe; milletler arası ilişkilerin sömürü ve zora dayalı örgütlenişi, yukarıda sunduğumuz tablodaki çerçeve içinde sürüp gitmesi de gayet anlaşılır ve kaçınılmaz bir şeydir.

Burjuvazi uluslar arasındaki ilişkileri bu çerçeve içinde örgütler. Milli sorunun çözümünden bunları anlar. Başka türlü bir yaklaşım burjuvazi açısından imkansızdır. Uluslararası ilişkileri gönüllü işbirliği temelinde örgütlemek burjuvazi açısından imkansızdır. Tarih ve bugünün burjuva gurupları arasındaki ilişkiler bunu açıkça ortaya koymaktadır... (...yazının devamı)


7 Aralık 2019, Afrika gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar