Mayıs Ayının Düşündürdükleri

Mayıs ayı her zaman coşku dolu bir olayla başlar.

Mayısın ilk günü işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan kızıl 1 Mayıs'tır.

Bu yıl kapitalist sistemin çürümüşlüğünün bir sonucu olan Corona virüsü yüzünden, 1 Mayıs, genellikle evlerimizden ve internet üzerinden geniş bir uluslararası dayanışma ile kutladığımız bir gün oldu. Uluslararası sermayenin küreselleşmesini yepyeni bir düzeye ulaştıran bilgisayar teknolojisi, uluslararası işçi sınıfı ve emekçi halkları da küresel ölçekte ve çok büyük bir süratle bağlayabileceğini gösterdi. Emekçi halkların güç birliğinin sermaye sınıfını kısa sürede alt etmeyi başarabilecek potansiyele sahip olduğunun da göstergesi oldu.

6 Mayıs, Türkiye'de 12 Mart 1971 tarihinde CIA güdümlü bir darbeyle başa gelen askeri cuntanın üç devrimci genci idam ettiği gündür.... Bu acı olayı her yıl olduğu gibi devrim şehitlerini onurlandırarak ve faşizme lanet yağdırarak andık. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, ülkelerinin ABD emperyalizminin yarı sömürgesi durumuna düşürülmesine karşı mücadele eden üç yurtseverdi. Onlar bağımsız ve halkların bir arada kardeşçe yaşayacağı demokratik bir Türkiye Cumhuriyeti için mücadele ediyorlardı. Bu amaçla İstanbul'a demir atan ABD 6. filosuna bağlı denizcileri protesto ettiler. Onları  karaya ayak basmasına engel olarak denize attılar. Onlar yurtsever oldukları için faşist cunta tarafından idam edildiler...

18 Mayıs bir başka yiğit devrimcinin, İbrahim Kaypakkaya'nın 12 Mart faşizminin cellatları tarafından işkencede katledildiği gündür.

Ülkelerinin özgürlüğü, halklarının bağımsızlık ve egemenliği, ve tüm dünya halklarının kardeşliği uğruna yaşamlarını ortaya koyan tüm devrimcilerin mücadele azimleri ve cesareti, bizim için her zaman örnek olacaktır...

2020 Mayısının ilk haftası Türkiye'de ve Kıbrıs'ta büyük öfke ve tepkilere yol açan acı ölümlere tanıklık etti. Türkiye halkının özgür ve devrimci sesini müzikle duyurmak için 25 yıldan uzun bir süredir devrimci müzikleriyle emekçileri coşturan, ve yıllardır her türlü baskı, kovuşturma, hapis ve işkencelere uğrayan Grup Yorum sanatçıları, bir yıldan beri,  AKP'nin tek adam diktatörlüğünün zindanlarına kapatılmış durumdaydı. Grup Yorum'un üç değerli sanatçısı, bu haksız durumu protesto etmek, halkın kendini müzikle ve sanatla özgürce ifade edebilmesini sağlamak uğruna çok zor bir mücadele yöntemine başvurdular. Açlık grevine gittiler... Ama onların açlık grevi sıradan bir açlık grevi değildi. Ölüm orucuydu... Yaklaşık bir yıllık bir süre boyunca devam eden ölüm orucunun sonunda, nisan ayı içinde önce Helin adını devrim şehitleri arasına yazdırdı. Ardından Mustafa şehit oldu... Son olarak mayıs ayının ilk haftası içinde de İbrahim'i kaybettik... Onlar güçlü iradeleriyle kendilerine reva görülen muameleyi reddettiler... Tek adam faşizmini kendi zindanlarında mahkum etme kararlılığındaydılar. Türkiye'de geçmiş yıllarda birçok devrimci, cellatların işkencelerine boyun eğmeyerek işkencede ölümü seçmişti. Helin, Mustafa ve İbrahim de bunu yaptılar...

Faşizm devrimcilerin ölümünden mutluluk duyar. Bu mutluluğu onların kursaklarında bırakmalıyız. Devrimciler olarak görevimiz, yaşamı temel alarak mücadele etmektir. Ölüm orucu gibi eylemler ancak eylem biçimi olarak başka hiçbir yol ve çare kalmadığı ortamlarda düşünülmelidir.

12 Mayıs 2020, Afrika gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar