Hayat Pahalılığını Belirlemek!

KKTC İstatistik Kurumu, mayıs ayı hayat pahalılığını yüzde 0.75 olarak belirledi!

Aklı başında herkes bunun doğru olmadığını söylüyor. Her şeyin fiyatı son üç ayda neredeyse ikiye katlandı! Ama bu artışı İstatistik Kurumu yüzde birin altında bir rakam olarak belirledi. Bana kalırsa ortada yalan yok! KKTC İstatistik Kurumu piyasalarda var olan pahalılığı tespit etmedi. Onların görevi tespit etmek değil, belirlemek!

İstatistik uzmanlarımız yöneticilerinden, müdürlerinden “hayat pahalılığını belirleyin” talimatı alır. Bu talimat verilirken muhtemelen yanında şöyle bir not da vardır; “yüzde biri geçmesin ha!” Gerçi bizim istatistik uzmanlarımız işlerinin ehlidir. Onlara ek talimat vermeye gerek yoktur. Siyasi havaya bakarak hayat pahalılığını nasıl belirleyeceklerini çok iyi bilirler.

Son aylarda sadece 1 Euro'nun değeri 6.5’ten 7.7 TL'ye çıktı. Bu da yaklaşık yüzde 18’lik bir devalüasyona denk gelir. Bu ülkeye Türkiye'den ithal edilen ürünler bile dolar bazında fatura edilmektedir. Yani neredeyse tüm ham maddelerin ve tarımsal girdilerin maliyeti döviz üzerinden belirlenmektedir. Dolayısıyla tüketiciye sunulan tüm ürünler, ister yerli imalat ve üretim olsun, ister mamul ürün olsun, maliyetleri de satış fiyatları da sterlin, dolar veya euro kurlarına endekslidir. Bunu yapmayan sanayici ve tüccar yoktur. Zaten yapmamak olayın ruhuna aykırıdır. Kapitalist sistemde temel hedef kardır. Bazı aklı evvellerin zannettiği gibi, bire alıp bire satan, halkını düşünen iyi niyetli sermaye sahibi yoktur. Hiçbir kapitalist kar etmeden ayakta kalamaz.

Bu durumda TL devalüe edildiği anda (anda dedimse, birkaç gün içinde) her şeyin fiyatı en az devalüasyon oranında artar.

Aslında hayat pahalılığı genellikle enflasyon esas alınarak ölçülür. Avrupa’da 2008 yılında yaşanan ekonomik krizden bu yana enflasyon yüzde ikinin altındadır. Bunun nedeni, kapitalist-emperyalist dünyanın genel ekonomik buhranından dolayı refah düzeyi gerileyen Avrupa halklarının alım gücünün düşmesinden kaynaklanan talep daralmasıdır. Talep daralması insanların ürünlere ihtiyaç duymamasıyla ilgili değildir. Aslında ihtiyaç var ama alım gücü yok! İnsanlar ihtiyaç duyduklarını alabilecek maddi imkana sahip olmadığından dolayı talep daralmaktadır. Bu da hayat pahalılığında neredeyse hiç artış olmamasına yol açmaktadır. Fakat Türkiye'de ve Kuzey Kıbrıs’ta hayat pahalılığı enflasyonist baskılardan değil, devalüasyondan kaynaklanmaktadır. Bölgemizde (Kuzey Kıbrıs ve TÜrkiye’de) halkın gelir düzeyi ve dolayısıyla alım gücü Avrupa'ya göre, ve yanı başımızdaki Güney Kıbrıs'a göre çok daha düşüktür. Bu nedenle bizde de enflasyonist baskılar yaratan bir talep fazlası yoktur. Tam tersine, TL’ nin sürekli değer kaybı demek, Türk devletinin halkını sürekli olarak vergilendirmesi, maaş ve ücretlerinden kesinti yapması, bankalardaki birikimlerine el koyması demektir. Bu durumda talep daha da gerilemektedir. Buna rağmen, tüm ürün ve hizmetlerin fiyatı uluslararası döviz kurlarına endeksli olduğundan fiyatlar artmaktadır.

Çıplak gözle bile fiyat artışlarının oranını saptamak mümkünken, bu oranı yüzde 0.75 olarak gösterebilmek herhalde KKTC’nin uzmanlarının bir başarısıdır!

Kutlarım!

9 Haziran 2020, Afrika gazetesi

Yorumlar

Popüler Yayınlar